Kendi Gecesinde - İnci Aral

10:00

Herkese Selam,

Az önce bitirdiğim kitapla ilgili ne yazabilirim bilmiyorum. Bir anda acı bir gerçekle yüzleşirsiniz ya öyle bir hisle kalakaldım sanki. Tamamen sorgulayıcı ve düşündürücü bir durumdayım.

Daha önce hiç İnci Aral okudunuz mu? İnci Aral ile ilk Şarkını Söylediğin Zaman'ı okuyarak tanışmıştım. Sürükleyici ve bir o kadar özendiriciydi. Kendi Gecesinde ise okuduğum ikinci eseri.
İkisi arasındaki fark ise gözle görülür derecede.

"Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerinde pusulardan  getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda'yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu."




Bu paragraftı beni çeken kitapta. Ne anlatığını bilmeden aldım kütüphaneden. Klasik aşk romanları ötesinde olduğunu daha önceki tecrübemden biliyordum az buçuk. Yine de çerez gibi fazla kafamı yormadan okurum diye düşünmştüm. Ne büyük haksızlık!

Hayati, Hayali, Hayal Ali..

Kahramanımız. Kitap, onun günlüğü aslında. Bir barda otururken bir anda yanında eski hayali arkadaşı Kara'yı görmesiyle başlıyor yazmaya içindekileri. Hayatındaki ilk büyük ayrılık diye nitelendirdiği annesinin terkedişini sindiremiyor. Affedemiyor annesini. Bu yüzden de ne birlikte olduğu kadınlarla ne de erkeklerle bir bağ kuramıyor; kendini köksüz hissediyor. Kendini baba boyunduruğunun altında diye yorumluyor. Bu boyunduruğu kesip atmak için olmadık çabalara giriyor. Hep bir kendini bulma çabası onunki aslında. İngiltere'de tanıştığı Reyan, onun tek ilacı. Onun sayesinde buluyor kendini, onun sayesinde aşıyor zihnindeki engelleri. En büyük sevdası Karagöz ve Hacivat, gösteriyor ona dünyanın ne olduğunu.

Kitap, günümüz ilişkilerini, siyasetini, düzenin saçmalığını, insanların çevirdikleri dolapları öyle güzel anlatmış ki sizinle aynı şeyi düşünen birinin varlığı mutlu olmanızı sağlıyor.
En başından beri okurken hep bir Hakan Günday havası hissettim. Anlatımı ucundan da olsa Az'ı hatırlattı bana.

'İnsan unutur. Yas tutanlar için bile olağandır bu. Yeter ki acısıyla beslenmek zorunda kalmasın. Hayat çağırıcıdır, beklenmedik bir mutluluk gönül çeldiğinde öleni geçmişe, belleğin tozlu bölgelerine yollar. '

'Yazmak, bir aşktan kurtulmak, ortadan kaldırmak, silip atmak için işe yarar bir yöntem olabilir mi? Neden olmasın. Bitmiş aşkların çoğu, nesnesi yok edilerek çözümleniyor, insan acılarının birçoğu yazılarak boşluğa yollanmıyor mu?'

Altını çizdiğim satırlardan ikisiydi bunlar sadece. Çok bir şey beklemeyerek elime aldığım bir  kitap, epey düşündürdü ve düşündürecek de.

Siz de benim gibi zaman zaman hayatı sorguluyorsanız ki yapmamız gerekir, mutlaka okuyun derim. Alelade bir biseksüelin günlüğü diye değil sindire sindire okuyun. İnci Aral'ın kurgusundan ziyade çevremizde gördüğümüz, duyduğumuz, yaşadığımız şeyler..

Sevgiyle ve sağlıkla kalın..

Benzer Yazılar

0 Yorum