Her Şey Sana Bağlı!

21:59

Pek kederli bir sözcüktür "umut". Çünkü bütün sözcüklerden daha hızlı çağırır umutsuzluğu. Hele, "Umut var mı?" diye sormuşsa aramızdan biri, bilin ki çoktan düşmüştür omuzlar.
Bugün üniversite amfilerinde yaptığımız, çocuk kederiyle saf neşe arasında gidip gelen toplantılarda...
Zar zor bir araya gelen insanların "eksiğiz" diye diye durmadan birbirini saydığı, insanların saya saya çoğaltıldığı (!) mitinglerde...
Gelmeyenlerin "duyarsızlığından" dem vurulan ve ertesinde aynı seslerle aynı türkülerin tekrarlandığı rakı masalarında son bulan "etkinliklerde"...
Entellektüellerin "gidişata müdahale" için yapıp daha yaparken kendilerinden sıkıldıkları mühim tespit ve değerlendirme görüşmelerinde...
Giderek yalnızlaşıp eksilen, gelenlerin saçlarına giderek daha çok gümüş yağan, herkesin teatral bir havada konuşmaya özen gösterdiği "eski yoldaşları" anma toplantılarında...
Kendi kendimizi çoşturmak için yaptığımız, genel olarak dinamitsiz bir dinamit fitili gibi sonuna geldiğinde kendi alevini yiyen festivallerde...
Kederden kararınca yarım bırakmak zorunda kaldığımız, memleketin içinde bulunduğu ahval ve şeraite dair sohbetlerde...
Yapmazsak bir tür ihanet içinde olacakmışız mecburiyetiyle yaparken, daha o anda tel tel olup ellerimizde dağılan bütün o "eylemliliklerde"...
Dünyanın ve ülkenin gidişatından memnun olmayan, kendini muhalif olarak tarif eden insanlar, başka ve daha iyi bir dünya yaratmak için tam kolları sıvayacakken durup onları durduran bu soruyu soruyorlar kendilerine:
"Umut var mı?"
Oysa:
Pek çıtkırıldım bir sözcüktür umut. Çabuk kırılır beli, bel bağladığınızda. Çünkü ya yoksa? Umut yoksa biz artık olmayacak mıyız? Umut kalmamışsa artık arkamızı dönüp gidecek miyiz? Bir şey yapmazsak umut yok diye, rahat mı edeceğiz? İçimiz rahat mı olacak artık? Hiç mi dertlenmeyeceğiz umut yoksa?
Böyle olamayacağına göre, her sorulduğunda, "Umut var mı?" diye, omuzlardan tutup sarsmak lazım soranı:
"Kendine gel! Umut yoksa biz varız!"
Bizim bugün iyi haberlere ihtiyacımız var. İnsanlığa dair iyi hikayeler dinlemeliyiz. Çünkü tıpkı dağlardaki otların dağlarda alınan bütün yaraları iyileştirmeye yetmesi gibi dünyada da insanlığın yaralarını sağaltacak yeni hikayeler ve iyi haberler var.
Adını duymadığımız şehirlerde ve köylerde bizim sözcüklerimizler konuşuyor halklar. Sözlerimiz, rakı masalarımızda içimizden geçen sözlerimiz, çamuru ve tohumu örgütlüyor uzaklarda.
İyi haberleri bizden gizliyorlar. Yeryüzünde sürgün veren bütün halkların birbirine anlatacakları hikayeler var oysa. Ne yaptıklarına, nasıl yaptıklarına dair uzun uzun anlatacakları, kendi şarkılarını söyleyip, ağlayıp arada, gülüp, susup anlatmaya devam edecekleri hikayeleri var. Gazetelerin rotatifleri, onların sesleri yerine hep aynı hikayeleri ezip ezip veriyor önümüze: Rio'da festival, Hindistan'da tren kazası, İsviçre'de G-8 toplantısı, ABD'de borsa kapanışı...
...
Bize iyi haberleri vermiyorlar. Bizim hikayelerimizi bizden gizliyorlar. Çünkü bilebilseydik kendi hikayelerimizi, bir daha sormazdık o kederli ve kavge etmeden kaybetmiş soruyu:
"Umut var mı?"
Çünkü bu hikayeleri bilince bu yanlış sorunun cevabı belli:
"Evet, umut var! Ama her şey sana bağlı!"


Ne Anlatayım Ben Sana kitabına bu cümlelerle giriş yapmış Ece Temelkuran. Okurken sadece cümlelerin değil neredeyse sayfaların altını çizmek istedim. Çünkü etrafıma baktığımda gördüğüm tek şey umudunu kaybetmiş bir insan topluluğu. Hatta yaşama hevesini kaybetmiş ve bulmak için de kolunu kaldıracak gücü olmayan bir topluluk. Minibüste, otobüste, metroda, iş yerinde, velhasıl her yerde. Neden kaybettik peki? Çünkü yaşadığımız hayat şartları ve başkalarının aldığı kararların hayatımıza etkisi ister istemez bizi etkiliyor. Daha mutsuz ve daha isteksiz bir halde yaşamaya devam ediyoruz. Etmeye iteliyoruz kendimizi. Yaşama dair tutunacak tek bir dal bulamıyoruz kendimizde. Amacımız yok çünkü. En son kendimize ulaşabilmek için nasıl bir hedef koyduk? Maddi olarak hedeflerden bahsetmiyorum tabii ki. Yaşama bir tık daha istekli sarılmamızı sağlayacak, ulaşmak için hayaller kuracak ve bu hayaller için çabalayacak neyimiz var? Bir uğraşımız yok, devamlı kıyasımız çok. Tabii ki umudumuz da olmaz.

Kendinize ufak hedefler verin ve onu başarmak için çabalayın. Görün bakın nasıl bir yaşama hevesiyle doluyor içiniz. Şu an olduğunuz kişiden nasıl daha canlı ve ele avuca sığmaz olduğunuzu deneyerek görün. Her şey bizim elimizde. Bu dünyayı kötüleştirmek de, iyi bir yer haline getirmek de bizim elimizde.

Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın. ❤

Benzer Yazılar

0 Yorum