Herkese Merhaba,
Bildiğiniz üzere yarın akşam 88. Akademi Ödülleri yani genel tabir ile 'Oscar' ödül töreni var. Bu sene hiç yapmadığım bir şey yapıp törene 4 gün kala tüm filmleri izleyip, bitirdim.
Listeye buradan ulaşabilirsiniz.
Geçen sene tesadüfen törenden önce izlediğim Büyük Budapeşte Oteli favorimdi ve sonrasında izlediğim Birdman bile fikrimi değiştirmemişti. Hala haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Bu sene ise ne yazık ki tek bir favorim yok ama 'en' diyerek ayırabileceğim bir film var.
Spotlight, hem işlediği konu hem de oyuncularıyla beni benden aldı. Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde, bir gazetenin kilisedeki çocuk tacizi konusunu araştırmasını konu almış. Başroldeki Mark Ruffalo ve Rachel McAdams sevdiğim oyunculardan ama sanırım filmin asıl kahramanı benim geçen seneden beri hala kırgın olduğum Michael Keaton. İzlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Benim için bir filmi sevmem demek, filmi arşivimde bulundurmam demektir. Arşivimde olup, tekrar tekrar izlenecek filmler arasında.
Brooklyn, Marslı ve Room diğer sevdiğim; kurgusunu, oyuncularını ve kalitesini beğendiğim filmlerdi. Brooklyn'de aynı Spotlight gibi arvişimde olacak filmlerden biri. Arada bir burnumu sızlatsa da dramdan çok romantikti bence.
Leonardo'ya kötü bir haberim var lakin; benden geçer not alamadı Diriliş. Filmle ilgili beğendiğim tek konu görsel efektleriydi ki bu konuda kesinlikle ödül almalı. Leonardo'nun nefes alışverişinden etkilenmeyen, kendini her an nefes darlığından komaya girecekmiş gibi hissetmeyen kimse yoktur sanırım. Filmin dönüm noktası olan ayının ısırma sahnesi ve devamlı düşen, yuvarlanan Leonardo bana biraz saçma geldi.
En İyi Erkek oyuncu dalında ise favorilerim tabii ki yine ikiye bölündü. Danimarkalı Kız filmindeki muhteşem performansıyla Eddie Redmayne, sevmediğim oyuncular listesinde yer alsa da, oyunculuğunu konuşturmuş. Bir diğer önyargılı olduğum oyuncu ise Marslı filmindeki sempatikliğiyle gönlümü alan Matt Damon. Bence ikisi arasında bir kapışma olacak gibi en azından içimden geçen o.
En İyi Kadın oyuncu dalındaki adayım ise Carol filmiyle oyunculuğunu farklı bir yere taşımış olan Cate Blanchett. Ama Brie Larson ile Saoirse Ronan da oyunculuklarının haklarını vermişler.
En İyi Yabancı Dil'deki adayım ise şüphesiz Mustang. Kız çocuklarının üzerinde yaşanan baskıyı anlatarak aslında ülkemizde kadınlara ne gözle bakıldığını anlatmış bir nevi.
En İyi Animasyon dalında ise duyguları en güzel biçimde anlatan Inside Out tüm ödülleri hakediyor.
Siz filmleri izleyebildiğiniz mi?
Favorileriniz neler?
Yarını merakla bekleyen tek ben değilimdir değil mi?
Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)
Bildiğiniz üzere yarın akşam 88. Akademi Ödülleri yani genel tabir ile 'Oscar' ödül töreni var. Bu sene hiç yapmadığım bir şey yapıp törene 4 gün kala tüm filmleri izleyip, bitirdim.
Listeye buradan ulaşabilirsiniz.
Geçen sene tesadüfen törenden önce izlediğim Büyük Budapeşte Oteli favorimdi ve sonrasında izlediğim Birdman bile fikrimi değiştirmemişti. Hala haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Bu sene ise ne yazık ki tek bir favorim yok ama 'en' diyerek ayırabileceğim bir film var.
Spotlight, hem işlediği konu hem de oyuncularıyla beni benden aldı. Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde, bir gazetenin kilisedeki çocuk tacizi konusunu araştırmasını konu almış. Başroldeki Mark Ruffalo ve Rachel McAdams sevdiğim oyunculardan ama sanırım filmin asıl kahramanı benim geçen seneden beri hala kırgın olduğum Michael Keaton. İzlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Benim için bir filmi sevmem demek, filmi arşivimde bulundurmam demektir. Arşivimde olup, tekrar tekrar izlenecek filmler arasında.
Brooklyn, Marslı ve Room diğer sevdiğim; kurgusunu, oyuncularını ve kalitesini beğendiğim filmlerdi. Brooklyn'de aynı Spotlight gibi arvişimde olacak filmlerden biri. Arada bir burnumu sızlatsa da dramdan çok romantikti bence.
Leonardo'ya kötü bir haberim var lakin; benden geçer not alamadı Diriliş. Filmle ilgili beğendiğim tek konu görsel efektleriydi ki bu konuda kesinlikle ödül almalı. Leonardo'nun nefes alışverişinden etkilenmeyen, kendini her an nefes darlığından komaya girecekmiş gibi hissetmeyen kimse yoktur sanırım. Filmin dönüm noktası olan ayının ısırma sahnesi ve devamlı düşen, yuvarlanan Leonardo bana biraz saçma geldi.
En İyi Erkek oyuncu dalında ise favorilerim tabii ki yine ikiye bölündü. Danimarkalı Kız filmindeki muhteşem performansıyla Eddie Redmayne, sevmediğim oyuncular listesinde yer alsa da, oyunculuğunu konuşturmuş. Bir diğer önyargılı olduğum oyuncu ise Marslı filmindeki sempatikliğiyle gönlümü alan Matt Damon. Bence ikisi arasında bir kapışma olacak gibi en azından içimden geçen o.
En İyi Kadın oyuncu dalındaki adayım ise Carol filmiyle oyunculuğunu farklı bir yere taşımış olan Cate Blanchett. Ama Brie Larson ile Saoirse Ronan da oyunculuklarının haklarını vermişler.
En İyi Yabancı Dil'deki adayım ise şüphesiz Mustang. Kız çocuklarının üzerinde yaşanan baskıyı anlatarak aslında ülkemizde kadınlara ne gözle bakıldığını anlatmış bir nevi.
En İyi Animasyon dalında ise duyguları en güzel biçimde anlatan Inside Out tüm ödülleri hakediyor.
Siz filmleri izleyebildiğiniz mi?
Favorileriniz neler?
Yarını merakla bekleyen tek ben değilimdir değil mi?
Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)