Kara Cuma, Gerçekten Kara!

23:14

Kış mevsiminin gelmesiyle beraber her yerde bir 'Christmas' havası. Kırmızıyla yeşilin uyumu, ışıkların gösterileri içime farklı bir huzur veriyor. Aynı zamanda aralık ayı hediye ve alışveriş ayı olarak da kendini sevdiriyor. Her insan gibi hediye almayı seviyorum ama manevi değeri olanları maddi değeri olanlara göre tercih ederim. İşte bu alışveriş çılgınlığını perçinleyen daha da katmanlayan bir gün var ki belki de sene başından beri herkes bugünü bekliyor; Black Friday!



Amerika'da Şükran Günü'nden sonraki ilk Cuma günü Black Friday olarak kabul edilir ve tam bir alışveriş çılgınlığı yaşanır. Evet, telefonunuza gelen mesajlardan, günlerdir her yerden gözümüze gözümüze sokulan reklamdan da anlayacağınız gibi tam bir alışveriş çılgınlığı. Markalar ihtiyacımız olmayan 15. kazağı 'Alsam mı?' acaba diye düşündürürken, elini cebimizdeki paraya ve anlık yaşayacağımız mutluluğa uzatmış durumda. 

Daha önce mağazacılık ve hazır giyim sektöründe çalışmış biri olarak firmaların planladığı kampanyaları ve satış stratejilerini az buçuk biliyor ve anlayabiliyorum. Fakat anlayamadığım insanların nasıl bir ürünü almak için kendinden bu kadar geçebildiği. Gerçekten ihtiyacmız var mı kendimizi, almak için hırpaladığımız o ürünlere? Dolabımızda yer var mı 20 farklı kazağa, 15 farklı monta? Aldığımız her ürün bize ekstra yük olarak dönüyor ve bizi ayrıca yıpratıyor aslında. Maddiyatla elde ettiğimiz her ürün bizi mutlu etmek yerine aksine bunaltıyor. 

Bu büyük indirimlere neden Black Friday (Kara Cuma) denilmiş biliyor musunuz? O gün mağazalarda çalışanların zor şartlar altında ve uzun süreler çalışmasından, hatta insanların birer The Walking Dead edasıyla her yeri yağmalamasından dolayı bu ismi almış. 2006 yılında Ohio'da bir Wal-Mart'ta, kapıların açılmasıyla beraber insanların hem birbirine hem de çalışanlara zarar vermeleriyle isim, hakkını vermiş bence. 

Sade, Black Friday'e karşı yazılmış en güzel kitaplardan biridir. 

Tüketim çılgınlığı hem evrenin koşullarını zorlarken hem de insanlık olarak birbirimize zarar vermemize vesile oluyor. Çünkü kullanılan her fabrika; su, elektrik ve çevre kirliliği olarak doğayı bitiriyor. Ucuz ve acı koşullarda çalışan çocuk işçiler, işçiler de insanlığın unuttuğu ayrı bir nokta. 

Black Friday indirimlerinde kendinizi kaybetmemek ve insanlığa kötülük yapmamak adına size birkaç yapım önermek istiyorum ki özellikle bugünlerde izlerseniz ileride daha mutlu olabileceğinize inanıyorum. 

The True Cost Belgeseli, moda sektörünün insanlık ve dünya üzerindeki etkilerini en güzel anlatan belgesellerden biri. 

Minimalism: A Documentary About the Important Things, minimalist yaşam aslında bir süredir hepimizin duyduğu bir konu. Hayatımıza entegre edebildiğimiz bir noktada o iç huzuru maddiyat olmadan bulabilmenin yolu oluyor. 

The Devil Wears Prada, en sevdiğim filmlerden biridir. Hem tüketimi çok güzel anlatır hem de 'aslında olmak istediğimiz kişi belki de bizi mutlu etmeyecektir' mesajını çok güzel verir. 

-They Live, dünyada yaşanan tüm olayları gerçekten görebilseydik yine bu dünyaya böyle davranmaya devam eder miydik?

The Truman Show, sanırım tüketim çılgınlığını en iyi anlatan filmlerden biridir. Zaman zaman hangimiz Truman Show'da yaşadığını düşünmüyor ki! 

Her şeye rağmen haftasonu mağazaları biraz olsun gezip, dolaşmak istiyorsanız lütfen o mağazada çalışmak zorunda olan insanları da düşünün. Ayrıca sizin yere attığınız ürünler de ülkenin maddi kaybı olarak bize zarar veriyor. 

Biraz sağduyu biraz da empati sizinle olsun haftasonu boyunca.

Sevgiyle ve Sağlıkla kalın ❤

Benzer Yazılar

2 Yorum

  1. İnsanları güzel içerik okuma imkanı verirken, diğer insanları da düşünme fikrini aşılayan güzel bir yazarsınız.

    Bloğunuzu daha yeni keşfettim. Kendi düşünce ve fikirlerini paylaşan kişisel bloggerlar her zaman favorimdir.

    Takipteyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, Yorumunuzu yeni gördüm. Çok teşekkür ederim nazik düşünceleriniz için :)

      Sil