Eskişehir Güzellemesi

12:00

 Herkese Selam,

Uzun oldukça uzun bir aradan sonra yazabiliyor olmak oldukça ilginç geliyor. Meğer klavye kullanmayı unutmamışım. ☺

Şaka bir yana bu yazı bolca Eskişehir güzellemesi içerecek olup eğer varsa, ki sanmıyorum, sevmeyenlerini rahatsız edebilir. Şimdiden haber vermiş olayım dedikten sonra konuya ışık hızıyla dalıyorum. 

24 Mart eşimle yıldönümümüzdü. Kendisi Mor ve Ötesi grubunu çok sever. Hediye olarak da genelde deneyimsel hediyeleri sevdiğimiz için konser bileti arayışına girdim. Lakin en yakın zamanda İstanbul'da konserleri yoktu. Araştırırken 25 Mart tarihinde Eskişehir Anemon Otel'de konserleri olduğunu gördüm ve eşime işyerinden izin alıp alamayacağını sordum. İzin kısmını halledebileceğini söyleyince Eskişehir planlamamız başlamış oldu. 

25 Mart sabahı 08:15'de Söğütlüçeşme'den kalkacak Yüksek Hızlı Tren ile gidecektik. Onun öncesinde otobüs bileti ayırtmıştık gidiş dönüş, fakat tren bileti var mı acaba diye baktığımızda trenin hem daha uygun olduğunu hem de daha kısa sürede orada olabileceğimizi farkettik. Yani hızlı tren otobüse göre hem yarı yarıya karlı hem de daha kısa sürede ulaşıyorsunuz. 

Şahane bir gün doğumuyla evimizden çıktık ve en yakın metrobüs istasyonuna kendimizi bırakalım dedik. Şahane bir gün doğumu dediğime bakmayın demeyeceğim çünkü turuncu ve inanılmaz parlak bir gökyüzü bize eşlik etti. Bir tarafta ay bir tarafta yeni doğmaya başlayan güneş. Güzel bir 25 Mart sabahı için teşekkürler Evren!

Söğütlüçeşme'den yüksek hızlı tren ile 3 saat 5 dakikada Eskişehir'e ulaştık. Biraz gürültülü ama genel olarak iyi bir yolculuktu. Otelimiz Peri 26'ya erken gittiğimiz için henüz odamızın hazır olmadığını öğrendik ve kahvaltı için haritalardan bulduğumuz Bal Kahvaltı'ya geldik. Kahvaltı seçenekleri çok fazla. Biz sıcak kahvaltı tabağı ile kahvaltı tabağı tercih ettik. Özellikle vegan/vejeteryan menüsünün olması ilgimi çekti. Tabii bunu tercihimi yaptıktan sonra gördüğüm için deneyimleme imkanım olmadı. Ancak kahvaltı tahmin ettiğimden de yetersiz ve açıkcası lezzetsizdi. Yaklaşık 110 TL gibi bir ödeme yapıp menüde kahve seçeneği olmadığı için biraz ilerisinde bulunan MONK isimli kafeye gittik. Burası tam bir kitabevi kafe konseptinden geniş seçenekli, büyük ama bir o kadar şirin bir kafeydi. Şahsen ben kendimi kaybettim kitaplara bakmaktan. Hasta olduğum için kahve yerine bitki çayı istedim eşim ise espresso. Bitki çayı teapot ile oldukça dolu dolu geldi ve lezzetliydi de. Ancak eşim espressonun oldukça ekşi olduğunu iletti. 

13:30'a doğru otelimize ulaştık ve biraz dinlendik. Akşama konser olduğu ve konserde Tepebaşı'nda olduğu için rotamızı Tepebaşı tarafına çevirdik. Hem barlar sokağını görelim hem de gelmişken Varuna Gezgin'in ilk şubesini görelim dedik. Barlar sokağında yürürken Adanalı Bekir Usta ile karşılaştık. Kebap ince çizgim olduğu için tabii ki de içeri girdik. Birer porsiyon Adana söyledik. Ancak ikramların ardı arkası kesilmedi. Sanırım yediklerimin hepsi şahaneydi. Ba-yıl-dım. Oradan çıkıp Varuna Gezgin'e doğru yürüdük. İstanbul'daki mekanına göre bambaşka geldi bize Varuna. Daha fresh, daha şık ve çalışanları inanılmaz tatlıydı. Bir süre orada vakit geçirdikten sonra konser alanına doğru yola çıktık. Hava biraz soğuk olmasına rağmen yaklaşık 1 saatlik bir yol yürüdük. Anemon Otel'e geldiğimizde sıra zaten başlamıştı. Şahane bir konserdi çevremdeki herkese gidip dinleyin diye baskı yapacağım :)


Dönerken merkeze çok uzak bir noktada olduğumuz için taksiyle dönmeyi tercih ettik. Zaten kullandığımız tek ulaşım aracı da o taksi oldu onun dışında her yere devamlı yürüdük. Taksideyken yanımızdan geçen bir araçtan ateş edildi. Bize doğru mu havaya mı bilemiyorum ama çok şükür ki hiçbir sorun yaşamadan Barlar Sokağı tarafına geldik. Bir mekana oturalım dedik ancak her yerde hem çok fazla polis vardı hem de tüm mekanlar hınca hınç dolu. Zaten yorgun da olunca geceyi bitirelim dedik ve otelimize gittik. 

Ertesi gün, güne 10:00 gibi başladık. Öncesinde Porsuk Çayı kenarındaki kahvaltıcılarda serpme kahvaltı yaptık ve yönümüzü Odunpazarı tarafına çevirdik. En çok görmek istediğimiz yerlerden biri olan Odunpazarı Modern Müze'ye tek kelimeyle bayıldım. Hem içerisinde yer alan sanat çalışmalarına hem bulunduğu alana hem de kafe/restoran bölümüne bayıldım. Şahane düşünülmüş bir yer. Bununla ilgili detaylı yazıma buradan ulaşabilirsiniz. 

OMM'dan çıkıp Eskişehir Arkeoloji Müzesi'ne gitmeyi planlıyorduk fakat yolumuzun üzerinde Yılmaz Büyükerşen Balmumu Müzesi'ni görünce ve sırada olmayınca önceliği oraya verdik. İyi ki de girmişiz. İlk kez balmumu müzesi gezmenin yanısıra başarılı yapılmış eserlerdi. Keyifle oradan ayrılıp Arkeoloji Müzesi'ne doğru yola çıktık. Bir süre yürüdük ve yürürken de Eskişehir'e taşınıp taşınamayacağımızı konuştuk. Bu fikir ikimize de sıcak gelse de sanırım ben hala deniz görmeden yaşayamayanlardanım. 

Arkeoloji Müzesi'ndeki gezimizden sonra Odunpazarı tarihi evlerinin arasına girdik ve OMM Restoran kısmına geçtik. OMM restoran kısmında bilmeyenler için hayat kurtaran bir bilgi vermek istiyorum ☺Lavabolardaki muslukları iterek ve döndürerek açıyorsunuz. İlk kez bir yerde açmayı beceremeyip ellerim köpüklü başka bir hanımefendiden yardım istemek durumunda kaldım :) 

OMM restorana dönecek olursak alkol seçkisi inanılmaz geniş. Şampanyasından çeşitli kokteyllerine, rakısına kadar her çeşit mevcut. Fiyatları oldukça iyi. İç tasarıma değinemiyorum bile çünkü her yerden sanat fışkırıyor ve bu durum mutlaka size bir ilham veriyor. Kokteyl denemeyi sevenlere mutlaka Medcezir ve Aşk Yeniden'i tavsiye edebilirim :)

Tarihi Odunpazarı Evleri arasında gezerken Tarihi Odunpazarı Köfteci Ahmet ile karşılaştık ve Balaban köfteye kesinlikle hayır diyemedik. Mümkünse demeyin de zaten. Bu kadar lezzetli az şey yemişimdir sanırım. 

Arkeoloji müzesinden dönerken billboardlarda 26 Mart tarihinde Macbeth oyununun olduğunu gördük ancak online olarak biletini alamadığımız için opera binasına yürümeye karar verdik. Yaklaşık 30 dakikalık bir yürüyüşten sonra opera binasına ulaştığımızda oyunların iptal edildiğini öğrendik. Oyuncular rahatsızlanmış. Güvenlik güleryüz ve tatlı bir dille bu durumu bize anlattı. İstanbul'da resmen güleryüze hasretmişim :(

Yürüyerek yine meydana ve Porsuk Çayı kenarına geldiğimiz Adım Sanat diye bir kafe ilgimizi çekti ve hazır üşümüşken oturup çay içtik. Hem kitabevi hem söyleşilerin düzenlendiği şahane ve oldukça büyük bir yerdi. Çocuk kitapları kısmına özellikle bayıldım. Otele dönerken otelin çevresindeki sahafları turladık ve ne zamandır deneyimlemek istediğim blind date with book olayını deneyimledim. Hintli bir yazarın kitabını almış oldum bu sayede. 

Biraz dinlendikten sonra meydandaki Travelers Cafe'ye gittik ve sanki öğrenciymişiz gibi şahane keyifli bir akşam geçirdik. Bu arada eşimle bu zamana gittiğimiz tüm illerini toplu taşıma kartlarını biriktirmek gibi bir koleksiyonumuz var ve sanırım en zor Eskişehir'inkine ulaştık. Eskart satılan nereye sorduysak yok dediler. Hatta bir tanesi artık basılmıyor bulamazsınız dedi. Şans eseri tramvay yolunda sorduğumuz bir büfe var deyince inanmayıp boş boş adamın yüzüne baktık. O derece ümidimizi kesmiştik. Ulaşım zamlarından dolayı kolay kolay bulunmayabiliyormuş.

27 Mart sabahı dönüşümüz 14:48'te olduğu için kalkıp kahvaltımızı yapıp yine Odunpazarı Tarihi Evleri kısmına doğru yürüdük. Tarihi müzeleri ve Ataol Behramoğlu Kütüphanesi gezip tren istasyonuna doğru yola çıktık.

Eskişehir'e bayıldım. Ciddi anlamda taşınmayı düşündüm diyebilirim. Ama sanırım hala bir sahil kasabasına taşınmayı istiyorum. Kafamda çok fazla proje fikri ile döndüm yani o derece ilham buldum. Eskişehir bence tam olarak iki kısımdan oluşuyor; biri evin yaramaz çocuğu olan Tepebaşı tarafı diğeri de evin ağır topu, sakinliği dillere destan ablası Odunpazarı. Tepebaşı daha partilemeye müsaitken Odunpazarı'nda sakince kitabınızı okuyabilirsiniz. Gezdiğimiz tüm müzeler inanılmaz uygundu. İstanbul'da herhangi bir müzeye girmek 50 TL'den başlarken 20 TL üzerine hiç çıkmadık. Herkes inanılmaz mutlu ya da güleryüzlü. Somurtan kimse görmedim. En önemlisi her yer yürüme mesafesinde olduğu için illa toplu taşıma ya da trafik çilesi çekmek zorunda kalmadım. 

Mutlaka gidin görün diyebileceğim bir yer. :)

Sevgiler :)

Benzer Yazılar

0 Yorum