Blogger tarafından desteklenmektedir.

A Piece of Passion In Life

    • Anasayfa
    • Sağlıklı Beslenme
    • 52 Hafta 52 Değİşİm
    • İyİ Yaşam
    • Tavsİyemdİr
    • _Okunma
    • _İzlenme
    Herkese Merhaba,

    Haziran geldi. Haziranla beraber bence yaz da geldi artık. Yazın ortasında doğduğum için mi bilmiyorum ama yazı bir ayrı seviyorum sanki. Daha huzurlu geliyor bana ama kış da huzur veriyor. Neyse, bilinmeze doğru yol almadan dönüş yapayım :)
    Bu 'Ne buldum' yazısı diğerlerinden biraz farklı olacak söylemedi demeyin.



    Mayıs ayında 'Çok abartılan' Karaköy'ü turladım. İstanbul'a geldiğimden beri benim için Karaköy aslında Galata Köprüsü'nden ve Tünel'den ibaretti. Bir de Mabel Çikolata'dan! Öyle de kalmasını tercih ederdim. Bir anda popüler olan ve sırf popüler diye gidilen yerleri ya da yapılan şeyleri pek sevemiyorum. Yapmacık ve biraz da pazarlama oyunu gibi geliyor. Karaköy'deki tüm kafeleri gezdim ve evet hiç birinde oturmadım. Çünkü içiçe masaları ve tamamen 'Instagram karelerine' hitap eden dizaynlarını samimi bulmadım. En azından bana hitap etmedi. Belki mükemmel kahveleri vardır ki bir çoğu hakkında bunu duydum fakat karşımdakinden çok yan masayı dinlemek zorunda olma fikri bana cazip gelmiyor. Dizaynlarını popülariteye uygun bulsam da beğendiklerimde vardı haksızlık edemem. Ama tamamen abartıldığını düşünüp, gerisin geri Cihangir'e dönmeyi tercih ettim. Bir daha gidersem de sırf Dondurmino için gideceğime eminim. Gitmediyseniz mutlaka uğrayın ve İtalyan dondurmasını, İtalya'ya gitmeden tadın.

    inMuseum bu ay keşfettiğim bir uygulama. Sanırım şu an için sadece iOS işletim sisteminde var. Diğer sistemler için yapılmışsa da ben bulamadım. Türkiye'deki müzeler için sesli bir rehber. Yeni yazılan bir uygulama ki şu an sadece Topkapı Sarayı, Ayasofya gibi İstanbul müzeleri yer alıyor. Ama oldukça başarılı. En azından fikir süper ve uygulama geliştirilebilir. Bir bakmanızı tavsiye ederim.

    Bu ayki bir diğer keşfim ise bir Instagram hesabı. Rachel Ryle. İlkokuldayken bir ara resim kursuna gidiyordum ve başarılı da oluyordum sanki. Dönem dönem bir şeyler karaladığımda oluyor fakat bu çizimler bambaşka. Rachel sadece çizmekle kalmamış, üstüne bir de animasyon yapmış. Hesaptaki tüm resimleri beğenmemek için kendimi zor tuttum desem yalan olmaz.

    Bu ay en çok Spotify'da Relax & Unwind Playlisti'ni dinledim. Oldukça huzurlu hissettiren ve konsantrasyonunuzu dağıtmayacak şarkılar istiyorsanız tavsiye ederim. Mesela şu anda da onu dinliyorum ve en sevdiğim şarkı Passenger / Let Her Go çalıyor. Sanırım aklım hep gitmekte olduğu için seviyorum bu şarkıyı. :)

    Siz neler yapıyorsunuz? Bu ay yeni neler keşfettiniz ya da keşfettiklerinizi farkedebildiniz mi?
    Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)

    Devamını Oku
    Herkese Selam,

    Instagram üzerinden takip edenlerle azda olsa bir şeyler paylaştım ama bir süredir kayıplardaydım. Blog üzerinde pek etkisi hissedilmese de..



    Nisan ayının ortalarında bir sağlık sorunu geçirdim ve kendimi eve kapattım. Bu kapatma depresyon kapatması değil, tedavi amaçlıydı. Çünkü dışarı çıkarsam güneş ışınlarına maruz kalacaktım ve bu da tedavi sürecini geciktirecekti. Evden çıkmamak bir bakıma işime gelmişken bir bakıma oldukça zorladı. Yürüttüğüm iki proje varken evde olup çalışmaya çalışmak pek kolay olmadı. Kendi kendini motive etmeyi becerebilen bir insanken elimi eteğimi her şeyden çektim ve sanki kendimi nasıl motive edeceğimi unuttum. Her gece yatarken yeni kararlar alıp, sabah hiçbirini uygulayamadım. Uygulama isteğini içimde bulamadım. Kendimle savaştım. Bu durum kulağa aslında bir bakıma depresyon belirtisi gibi geliyor ama bence değil. Çünkü depresyon bir bakıma mutsuzluk hali ama ben mutsuz değildim. Sadece yorgun. Evet, yorgundum. Tüm koşuşturmalarımdan, çevremdeki insanlardan, yaşadığım bazı belirsizliklerden, vs,.
    Bu yaşıma kadar hep, önümü yani bir sonraki adımımı net bir şekilde görmek istedim ve başardım. Göremediğim, belirsizlikler yaşadığım zamanlar odaklanamama gibi bir sorun yaşadım. Bunu önlemek için yeri geldi adımlarımı belirleyip yola çıktım, yeri geldi zorladım. Yaşadığım belli belirsizlikler vardı ve demek ki bir şeyleri yanlış yapıyordum. Bu mecburi dinlenmeyi, belirsizliklerimi ortadan kaldırmak için kullandım biraz da. İyi oldu mu oldu.
    Sağlık sorunumla boğuşurken bir yandan da ruhen kendimi toparladım. Ama bazen ne yaparsak yapalım olumsuzluklar peşimizi bırakmaz. Öyle bir duruma düştüm bende.
    Telefonum bozuldu. Sadece bozulmakla da kalmadı ekranı kırıldı. Öyle bir sorun çıkardı ki mecburi bir şekilde bir hafta,, on gün kapalı kaldı. Dedim 'bu da güzel hep istiyordum bu sessizliği..' Fakat bu da yetmedi. Üzerine bir de bilgisayarımın soğutma fanı bozuldu. Normalde bunu da hoşgörüyle karşılayacak bir kulp bulabilirdim ama bu kadarı çok fazlaydı. Çünkü daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi internet olmadan pek yapamıyorum. Kendimi inanılmaz çaresiz hissettim. Hayat damarlarım kopmuş gibiydi. Çok sevmeme rağmen kitap okumak bile gelmedi içimden ki elimde okunacak kitap da kalmamıştı. Şu an yazarken bile nasıl geçirebildiğime şaşıyorum bu zamanı. Sonra bir yazı okudum. Olumsuzlukları çağırmakla ilgili. Benim için bir hatırlatma oldu bu yazı. Aslında bildiğim ve hayatımda uygulayabildiğim bir durumken bir anda 'ne oldum' durumuna düştüm.
    Olumlu düşünmeyi hayatımın her alanında uygulamaya çalışırken bazen istemsiz de olsa olumsuzlukları çağırabiliyorum bu yaşadıklarımda da olduğu gibi. Bir bakıma bu kadar olumsuzluğu ben çağırdım. Kuzu kuzu da sonuçlarını çektim. Kulağa şaka gibi gelebilir ama beyin gücüne inanırım. Neyi çağırırsak ya da düşünürsek gerçekleşebileceğini unutmamamız gerekir. Epey derin bir konu aslında bu. İsterseniz bir sonraki yazımda derinlemesine yazabilirim.
    Bu yaşadıklarımı Merkür gerilmesine ve dolunay etkisine (yanlış anlamadıysam) bağlayanlar da oldu. Pek inanmasam da..

    Olumlu düşünelim olumlu olsun..
    Her şey gönlümüzce olsun :)
    Sevgiyle ve sağlıkla kalın..

    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    Kitaplarla aranız nasıl? Okumayı öğrendiğim günden bu yana sıkılmadan devam ettirebildiğim tek alışkanlığım; kitap okumak. 'Sıkılmadan' diyorum çünkü ilgisini çabuk kaybeden biriyim.
    Her bitirdiğim kitaptan sonra içimi tarifsiz bir huzur ve bir miktar burukluk kaplar. Uzun uzadıya düşünürüm sonrasında. 'Kim haklıydı?', 'Ben olsam ne yapardım?' gibi sorular aklımda koşuşturur.



    İşte dün gece bitirdiğim Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın bu soruları daha okurken sordurttu bana. Kitabı okurken bir yandan da kahramanlarıyla çatışırken buldum kendimi.

    Kitap özetlemeyi hiç beceremeyen biri olarak bir özet çıkarmaya çalışacağım ama hatam olursa ya da fazla ipucu verirsem şimdiden kusuruma bakmayın :)

    Başkahramanımız Cem Çelik, çocukluğunu babasız geçirir ve için için öfkelidir de babasına. Lise yıllarında eniştesinin yardımıyla Öngören'de Mahmut Usta isimli bir kuyucuya çıraklık etmeye gider. Mahmut Usta'yı zaman zaman babasının yerine koyar. Öngören'de kırmızı saçlı bir kadına aşık olur ve tek gecelik bir ilişki yaşarlar. Bu olayın ertesi günü kuyudayken Mahmut Usta'nın üzerine kovayı düşürmesiyle, Öngören'den kaçarcasına uzaklaşır. Aradan yıllar geçer ve hep 'Mahmut Usta'yı öldürüp, öldürmediğini' düşünür. Kendini bildi bileli hep araştırdığı ve aklını kurcalayan iki efsanenin aslında hayatını ele geçirdiğini görür.

    Sonunu anlatmayacağım ki kitabın sürprizi bozulmasın ama kesinlikle planlamadığım bir sondu. Kitap, inanılmaz akıcı bir dile sahip. Yormayan bir anlatımı var ama biraz aceleyle yazılmış havasını sezmeden geçemiyorsunuz. Sanki şu an kitabı bitiremezsem bir daha okuyamazmışım gibi hava veriyor tamamen. Bu arada okuyup bitirdiğim ilk Orhan Pamuk kitabı kendisi. O yüzden bir kıyas yapma durumum söz konusu değil. Kitapla ilgili sevdiğim bir diğer konu ise birçok eserden de bahsedilmiş olması. Oidipus ile Rüstem ve Sührab efsanelerinin tüm detaylarının paylaşılması oldukça etkileyiciydi. Kurgusu zaten oldukça mükemmeldi.

    Tesadüf diye bir şeyin olmadığını, olan olayların bir anlamı olduğunu tekrar hatırlattı bana. Bir yandan da aslında duyduğumuz, okuduğumuz şeylere pekte takılmamamız gerektiği gibi bir gerçekte vardı kitapta.
    Kitaplarda sevdiğim cümlelerin altını çizme gibi insanları sinir eden bir huyum var. Bu kitapta da boş durmadım. Onlardan bazıları,

    'Göğe çıkıp yıldızların ışıltısına ulaşmak yerine, şimdi üzerinde uyuduğumuz toprağın içine girmeyi hayal etmemiz doğru muydu?'

    'İnsanın sevdiği, kıymetli bir şeyini kuyuda bırakıp sonra da unutması acaba neyin işaretiydi?'

    'Babasız büyürsen âlemin bir merkezi ve sınırı olduğunu anlamaz, her şeyi yapabileceğini sanırsın... Ama bir süre sonra ne yapacağını bilmez, dünyada bir mana, bir merkez bulmaya çalışır, sana hayır diyecek birini aramaya başlarsın.' 

    Özetimle ilgili bir eleştiriniz varsa ya bu yazımda yapın ya da bir sonrakilere de katlanmaya devam edin :)
    Şaka bir yana yapıcı her türlü eleştiriye açığım ve dikkate alacağıma emin olabilirsiniz. 

    Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)

    Devamını Oku
    Yenİ
    Yazılar
    Eskİ
    Yazılar

    Hakkımda

    Fotoğrafım
    Ayşe Baykal Girginkoç
    Hayat, ciddiye almak için çok kısa; keyif almak için çok uzun bence..
    Profilimin tamamını görüntüle

    Takİp Edİn

    • facebook
    • twitter
    • instagram

    En Son Yazılanlar

    E-Posta Gönderelim!

    * indicates required

    Arşİv

    • ►  2022 (1)
      • ►  Nisan 2022 (1)
    • ►  2019 (13)
      • ►  Mart 2019 (6)
      • ►  Şubat 2019 (3)
      • ►  Ocak 2019 (4)
    • ►  2018 (12)
      • ►  Aralık 2018 (6)
      • ►  Kasım 2018 (2)
      • ►  Eylül 2018 (1)
      • ►  Temmuz 2018 (1)
      • ►  Nisan 2018 (1)
      • ►  Ocak 2018 (1)
    • ►  2017 (12)
      • ►  Temmuz 2017 (1)
      • ►  Haziran 2017 (2)
      • ►  Mayıs 2017 (1)
      • ►  Mart 2017 (3)
      • ►  Şubat 2017 (4)
      • ►  Ocak 2017 (1)
    • ▼  2016 (34)
      • ►  Aralık 2016 (2)
      • ►  Kasım 2016 (1)
      • ►  Ekim 2016 (4)
      • ►  Temmuz 2016 (4)
      • ►  Haziran 2016 (1)
      • ▼  Mayıs 2016 (3)
        • Ne Buldum? - Mayıs
        • Başıma Neler Geldi?
        • Kırmızı Saçlı Kadın - Orhan Pamuk
      • ►  Nisan 2016 (4)
      • ►  Mart 2016 (4)
      • ►  Şubat 2016 (6)
      • ►  Ocak 2016 (5)
    • ►  2015 (4)
      • ►  Kasım 2015 (3)
      • ►  Ekim 2015 (1)

    İletİşİm Formu

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *

    Son Okunanlar

    • Freddie VS Müslüm - Bu Bir His Savaşıdır!
    • Ertelemek Kaçmaktır, Değil Mi?

    En Çok Okunanlar

    • 20li Yaşlarda Okunması Gereken 12 Kitap
    • Kaliteli Zaman ft. İyi İlişkiler!
    facebook Twitter instagram

    Created with by Ayşe Baykal | Distributed By A Piece of Passion in Life

    Back to top