2017 Bitti de 2018 Ne Getirecek?

19:57

Selam,

2017'nin sonu 2018'in başından bugüne kadar aklımda yer edinen tek bir hedef var; blog yazmaya başla.

Yazmaya başladığım ilk günden beri, yaklaşık 8 sene, yazmak ve paylaşmak bir terapi biçimi oldu hep. Yazdıkça rahatladım, rahatladıkça yazdım.. Ürettiğimi hissetmek, belki de terapi etkisi gösteren yanı..
2017 senesi, 1991 senesinden bu yana yaşadığım tüm senelerden farklıydı.. Bol sıkıntının yanı sıra eğlenceli, eğitici ve kısmen de başarılıydı.


6 yaşındayken bir gün annemle tartıştım diye ki tartışma sebebi; hayal meyal hatırladığım istediğim çikolatayı yememe hayır demesiydi, evi terkedip İzmir - Kemeraltı'nda ayakkabıcı dükkanı açmaya kalkışmamla başladı kendi işimi kurma isteği.. Çünkü o dönem annem butik işletiyordu ve kıyafetler toptancıdan gelip, önümde askılanıyordu. Hani arka planda dönen 'ödeme' yapma kısmını görmeyip, parasal mevzulardan bir o kadar anlamayıp ve 'bu işi yaparım' demenin verdiği gazla evi terketmeye kalkma girişimim babamın gelip, annemle aramızı düzeltmesiyle sabote edildi. Böylece aklıma düştü kendi işimi kurma fikri. Lisedeyken de hep, sürekli değişen kararlarımla beraber, 'mezun olduktan sonra bir süre çalışıp, kendi işimi kuracağım' diyordum. Okulu bırakmaya karar vermeden birkaç sene önce şekillenmeye başladı aslında ne iş yapmak istediğim. Editör olmalı, dergiler çıkarmalı hatta blogum deli gibi okunmalıydı. Belki bir kitap yazmalıydım. Sonuçta ilkokulda kompozisyon dalında ilçe ikincisi olmuştum. Yapabilirdim. Tam olarak böyle başlamıştı blog serüvenim, tabii birazda arkadaşlarımın 'sen yazmalısın mutlaka' diye verdiği gazı da unutmamak gerek. Blog yazmaya başladıkça yazmaya olan ilgim daha da katlandı. Üniversiteyi bırakmaya karar verdiğim de artık çıkarmak istediğim bir dergi, kurmak istediğim bir yayınevi vardı. Aynı zamanda da yazılması gereken iki uygulama.

Fikir var evet ama faaliyete nasıl geçilecek ki? Dergiden başlamak konusunda oldukça kararlıydım hatta bir iki defa da sosyal medya ve Wordpress üzerinden ufak bir iki adım da attım sonrası gelmese de. Sonra durdum ve biraz askıya aldım her şeyi. Başka yerlerde çalışayım derken, şu an Ortağım dediğim en büyük destekçimle kesişti yollarımız. Dergi fikrini benimsedi, üzerine ekledi, yayınevine ek sanat okulu dedi, hadi bir de tiyatro koyalım bu işlere de dünyaya katkımız olsun dedi.

Ve 2017 Ağustos ayında birer ay ara ile işlerimizden ayrıldık. Başladık çocuğumuz dediğimiz dergi için çalışmaya ve 20 Ekim'de O Şey Dergi'nin ilk sayısı Kahve'yi elimize aldık. Bunca yıllık hayalin gerçekleşmiş hali avuçlarımızda duruyordu. İki kişi 70 sayfalık bir dergi çıkarmayı başarmıştık hem de konuştuğum onca dergi şef editörlerine inat hiçbir uzmanlığımız olmadan. Onlara kalsa dergi çıkarmak meşakkatli bir iş ve mutlaka işin uzmanlarıyla çalışılması gerekiyordu. Ne benim daha önce bu konuda bir tecrübem vardı ne de Ortağımın. Google en büyük yardımcımız, iki defa gittiğim ama bir türlü tamamlayamadığım tasarım kursu da en güzel desteğimiz olmuştu. Sonuçta Indesign gibi bir programı ilk defa orada duymuş, az biraz da tanımıştım.


Dergiyi elimize aldığımız ilk gün, nasıl ve neden içine düştüğümüzü bilmediğimiz bir KOSGEB eğitiminin son gününde sunum yaparken bulduk kendimizi. Fikirlerimiz çok beğenilirken kafamıza bir kitabevi & kafe açma fikri düştü. Hala niyesi çözemesem de. Başladık yer aramaya. Nerede açmalıydık, nasıl açmalıydık, nasıl bir yer olmalıydı, gibi sorular soruları kovaladı. Kadıköy diye düşünürken, Karaköy nasıl olur acaba dedik, Karaköy'de yer ararken Galata'da taş tuğlalı kocaman bir yer bulduk. Gidip oraya bakalım derken başka yerler çıktı karşımıza ve tesadüfen şu an Hemfikir Sanat Kitabevi & Kahve diye adlandırdığımız mini, şirin dükkanımızın yerini bulduk. Nelerle uğraşarak açtığımızı anlatmayacağım çünkü bu yazı daha da uzayacak zira nelerle karşılaştığımızdan bir kitap bile çıkabilir çünkü hayatıma ve bakış açıma epey katkısı oldu.


Hayallerimin bir kısmına ulaştım diyebilirim. Derginin ikinci sayısı üzerine çalışıyorum bir yandan, bir yandan yeni sanatsal etkinlikler düzenleyip, yeni insanlarla tanışıyorum. Her gün, farklı bir sürprizler hazırlayıp, farklı güzellikler sunuyor. Hayatımın en güzel evrelerinden birindeyim yani. Her gün bir şeyler üretiyorum gerek dükkan için gerek dergi için. Evimi unuttum muhtemelen.
Bunca yazının sonuna mutlaka bir 'Ama' kelimesinin gelmesi gerektiğini en başından bu yana sabırla okuyan herkes tahmin etmiştir diye umuyorum.
Evet, kocaman bir Ama'm var; hayatımın bugüne kadar en çok istediğim evrelerinden birindeyim. Kitaplarla dolu bir dünya isterken, her yanım kitap. Her an güzelliklerle karşılaşıyor, insanlarla paylaşımlarda bulunabiliyor, yeni şeyler öğreniyorum. Mutfağı severken, şimdi ellerim sürekli vanilya kokuyor ve pişirdiklerimi insanların beğendiğini görüyorum.
Ama içimde bitmek tükenmek bilmeyen bir yetersizlik hissi var. Tam olarak yetersizlik midir, ondan da emin değilim. Sanki ne kadar çabalarsam çabalayayım, o üst 'mükemmelliğe' ulaşamıyorum gibi. Peki ne o üst mükemmellik? Neye göre belirledim kafamda? Aslında ben belirlemedim. Kaldı ki bu sadece benim için değil hepimiz için geçerli bir durum. Çevremizde her şeyi çok iyi bildiğini düşünen ve her daim her konuda akıl veren milyon tane insan yok mu? Benim var ve evet gerçekten çok fazlalar. Dergiyi çıkarma hazırlığımdan bu yana en ufak bir harekette dahi akıl veren insanlarla dolu etrafım. Bu da bende 'sanırım ben bu işi yapamıyorum, yapamayacağım, olmuyor, başarısızım, demek ki kötü olmuş' gibi düşünceler oluşmasına sebep oldu.
Çevremizde her konuda fikri olan ve her şeyi uzmanının yapması gerektiğini düşünen insanlar var, belki bizde öyleyiz ama bu karşımızdakini nasıl etkiliyor, buna dair hiç fikrimiz yok. Empati yeteneği zaten gelişmemiş bir toplumuz ve kendi bildiklerimizi dikte etmek de üstümüze yok.
'Ben şöyle yaptım, sen de öyle yapsana!' Hayır yapmıyorum. 'Ben böyle yapmayı tercih ediyorum.' diyebilen varsa aramızda tebrik ederim.
Aslında bu akıl vermeler psikolojik olarak yetersiz hissettirirken, güvenimizi kırıyor ve asosyal birer insana dönüşmemize neden oluyor. Çünkü bu bir iletişim türü değil, iletişim kuramadığımızı farkettiğimiz noktada ise inatla o iletişimi sürdürmek gereksiz.

Kısacası 2018'de aldığım kararlardan biri; kimseye akıl vermemek. Kimsenin psikolojisinde dalgalanmalara yol açmak istemiyorum.


Bu dünya sadece benim, senin değil. Gelip geçiciyiz hepimiz. Bu yüzden de benimle beraber dünyada bitip gidecekmiş gibi davranmak yerine, olabildiğince dünyayı korumaya, temiz tutmaya ve olabildiğince sürdürülebilir yaşamaya çalışacağım.

Temiz tutmak demişken, önce kendimden başlayacağım mesela. Ruhumu temizleyeceğim ki buna da başladım. Sosyal medya hesaplarımda takip ettiğim ne kadar çöp siteler ve haber siteler varsa hepsini takipten çıkardım. Gündemi takip etmiyorum, çok kötü bir şey olursa ki olmasın, mutlaka önüme düşer bir şekilde. Hayatıma farklı bir bakış açısı katacak, yeni bir şeyler öğrenmemi sağlayacak ne varsa onları takip edip, okuyorum artık.
Bedenimi temizleyeceğim. Bu zamana kadar ne kadar sağlıksız besin varsa hepsini bayıla bayıla yedim ki hala yemeyi de çok seviyorum. Bir paket baharatlı cips verin bana ve zevkten dört köşe olmamı izleyin diyebilecek kadar seviyorum☺Ama bedenimi yoruyor, beni mutsuz ediyor bu yiyecekler. Erkenden de yaşlandırıyor. Neden kendime bunu yapayım? Neden yapalım?

Velhasıl, epey bir yazasım varmış uzattım da uzattım.
Her geçen an hayatımda, kendimde bir değişiklik yapmak için en iyi an. Bu yüzden her anı değerlendirmek ve daha iyi bir 'Ben'e ulaşmak istiyorum. Kendimle beraber dünyayı da ulaştırmak istiyorum en azından elimin uzanabildiği yere kadar.

Sağlıkla Kalın ❤

Benzer Yazılar

3 Yorum

  1. Ah be Ayşe!.. Ne çok özlemişim yazılarını okumayı, evet ben de öyle düşünüyorum, a bak demek şu şöyle oluyormuş diyip yeni bir şeyler öğrenmeyi. Ricamı önemser misin bilmiyorum ama lütfen en azından ayda bir kere yaz. Bu isteğimi kesinlikle Instagram'daki ay yazılarına bayılıyorum diyip asla yazıları okumayan insanların ricasıyla karıştırma! Baştan sona zevk alarak ve bir şeyler düşünerek okuyorum. Yazmak gerçekten çok ama çok güzel. Ben senin kadar uzun zamandır buralarda değilim ama 3-4 yıldır anladım ne kadar güzel olduğunu. Tekli film yazılarımda bunu daha çok uyguluyorum. Ne kadar iyidir yazdıklarım bilmiyorum ama elimden geldiğince iyiye gitmeye çalışıyorum. Ve bunu da senin gibi destekçiler sayesinde yapıyorum... Her şeyi bilen insanlara gelirsem... Kesinlikle her yerdeler! Ama senin de dediğin gibi insanlarla konuşma şeklimi biçimlendirdiler. Yani kötü davranarak kişiliğime katkıda bulundular. Hımm demek ki şu şöyle anlaşılır diyerek cümlelerime daha çok dikkat etmeye başladım. Özellikle insanların iş hayatı ile ilgili konularda. Çünkü 4 yıldır akıl almadığım insan kalmadı. Baharatçıda sıra bekleyen alakasız bir adam bile çocukları üzerinden akıl vermeyi ihmal etmedi. Tanıdıklarım ve ailemin arkadaş çevresindekileri daha saymıyorum bile! Susmak yerine istedikleri cevabı veriyorum. Beni işe almıyorlar sanırım yetersiz buluyorlar gibi, ya da baba parası yiyorum ben çalışmayı sevmiyorum gibi... Çünkü yeterince üzüldüm, artık bıraktım onları düşünmeyi ,tabii bir yere kadar, istediklerime daha çok yoğunlaştım. Bu hayat bizim sonuçta, değil mi? Konu uzar böyle. :) Hayatta seni gerçekten huzurlu hissettirecek bir yere gelmen dileğiyle. Hep yaz, hep.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım Duygu! Kalbi güzel insan :) Senin güzel samimiyetini hiçbir şeyle kıyaslayamam zaten, o yüzden yaz deme söylemin benim için oldukça önemli. Film yazıların var ya nasıl izleme aşkı veriyor bana anlatamam her ne kadar düzenli takip edemesem de :)
      2018 bize güzelliklere geliyor inanıyorum ben :)

      Sil
  2. Yeni yıl yeni güzellikler versin. Umarım istedikleriniz güzel bir şekilde tatlı zorluklarla gerçekleşir.

    YanıtlaSil