Blogger tarafından desteklenmektedir.

A Piece of Passion In Life

    • Anasayfa
    • Sağlıklı Beslenme
    • 52 Hafta 52 Değİşİm
    • İyİ Yaşam
    • Tavsİyemdİr
    • _Okunma
    • _İzlenme
    Herkese Merhaba,



    Bildiğiniz üzere yarın akşam 88. Akademi Ödülleri yani genel tabir ile 'Oscar' ödül töreni var. Bu sene hiç yapmadığım bir şey yapıp törene 4 gün kala tüm filmleri izleyip, bitirdim.
    Listeye buradan ulaşabilirsiniz.

    Geçen sene tesadüfen törenden önce izlediğim Büyük Budapeşte Oteli favorimdi ve sonrasında izlediğim Birdman bile fikrimi değiştirmemişti. Hala haksızlık yapıldığını düşünüyorum.

    Bu sene ise ne yazık ki tek bir favorim yok ama 'en' diyerek ayırabileceğim bir film var.

    Spotlight, hem işlediği konu hem de oyuncularıyla beni benden aldı. Gerçek bir olaydan uyarlanan filmde, bir gazetenin kilisedeki çocuk tacizi konusunu araştırmasını konu almış. Başroldeki Mark Ruffalo ve Rachel McAdams sevdiğim oyunculardan ama sanırım filmin asıl kahramanı benim geçen seneden beri hala kırgın olduğum Michael Keaton. İzlemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Benim için bir filmi sevmem demek, filmi arşivimde bulundurmam demektir. Arşivimde olup, tekrar tekrar izlenecek filmler arasında.

    Brooklyn, Marslı ve Room diğer sevdiğim; kurgusunu, oyuncularını ve kalitesini beğendiğim filmlerdi. Brooklyn'de aynı Spotlight gibi arvişimde olacak filmlerden biri. Arada bir burnumu sızlatsa da dramdan çok romantikti bence.

    Leonardo'ya kötü bir haberim var lakin; benden geçer not alamadı Diriliş. Filmle ilgili beğendiğim tek konu görsel efektleriydi ki bu konuda kesinlikle ödül almalı. Leonardo'nun nefes alışverişinden etkilenmeyen, kendini her an nefes darlığından komaya girecekmiş gibi hissetmeyen kimse yoktur sanırım. Filmin dönüm noktası olan ayının ısırma sahnesi ve devamlı düşen, yuvarlanan Leonardo bana biraz saçma geldi.

    En İyi Erkek oyuncu dalında ise favorilerim tabii ki yine ikiye bölündü. Danimarkalı Kız filmindeki muhteşem performansıyla Eddie Redmayne, sevmediğim oyuncular listesinde yer alsa da, oyunculuğunu konuşturmuş. Bir diğer önyargılı olduğum oyuncu ise Marslı filmindeki sempatikliğiyle gönlümü alan Matt Damon. Bence ikisi arasında bir kapışma olacak gibi en azından içimden geçen o.

    En İyi Kadın oyuncu dalındaki adayım ise Carol filmiyle oyunculuğunu farklı bir yere taşımış olan Cate Blanchett. Ama Brie Larson ile Saoirse Ronan da oyunculuklarının haklarını vermişler.

    En İyi Yabancı Dil'deki adayım ise şüphesiz Mustang. Kız çocuklarının üzerinde yaşanan baskıyı anlatarak aslında ülkemizde kadınlara ne gözle bakıldığını anlatmış bir nevi.

    En İyi Animasyon dalında ise duyguları en güzel biçimde anlatan Inside Out tüm ödülleri hakediyor.

    Siz filmleri izleyebildiğiniz mi?
    Favorileriniz neler?
    Yarını merakla bekleyen tek ben değilimdir değil mi?

    Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    Bugün Pazartesi. Ben söylemeden önce de biliyordunuz, hatta acı acı hissediyordunuz. Hatta ve hatta sabah alarmın çalmasıyla 'Olamaz' etkisini hissettiğiniz andan beri biliyorsunuz. Ne kadar abartarak anlattım değil mi? Aslında biz de öyle yapıyoruz. 'Pazartesi' , sözcüğünün arkasına 'Sendrom' kelimesini ekleyip, günü kendimize işkence ediyoruz. Günle de kalmayıp haftayı işkenceye çeviriyoruz çünkü sendromu unutma evresi hemen hemen Çarşamba sabahına kadar devam ediyor. Çarşambadan sonra da bir bakıyoruz 'Hoop Pazar olmuş bile!' 

    Biz farketmeden haftalar bu şekilde; biz daha ne yaşadığımızı, ne hissettiğimizi, hatta hangi tarihte olduğumuzu anlamadan ve yaşadığımız hiçbir duyguyu hazmedemeden koşup gidiyor.

    'En büyük korkun ne?' deseler; cevabım kesinlikle 'yaşadıklarımı ve hissettiklerimi unutmak' derim. Hazmedemediğim ya da içime işleyemeyediğim her şeyi de çok kolay unutabileceğimin farkındayım.
    Bu yüzden günleri 'yaftalamak' ve çabuk geçsin diye beklemek istemiyorum. Onun yerine günlerimi daha güzel, daha keyifli ve hatta daha sağlıklı bir hale getirmek istiyorum.



    Bununla ilgili olarak da haftalardır (sanırım aylardır) kitaplığımda duran ELLE dergisiyle aldığım bir kitabı kurcalamaya başladım.

    'Güne Mükemmel Başla / Tibet'in Gençlik Pınarı'

    Kitapta, Tibet'in 'Beş' hareketini yaparak vücudumuz için yepyeni bir altyapı oluşturmamızın mümkün olduğu anlatılıyor. Toplamda 10 ile 20 dakika arasında değişen bu beş hareket vücudumuzdaki 7 çakranın aynı anda ve aynı hızda dönmesini sağlıyor ki bu da sağlıklı bir vücuda denk geliyor.

    Peki Çakra nedir? Kısaca, kökeni Hint Geleneklerine dayanan vücudumuzdaki enerjı alanları. Deli saçması gibi gelse de yapılan birçok bilimsel araştırmada, vücudumuzda salgılanan ve hormonların yöneticisi olarak bilinen endokrin hormonuyla bağlantısı olduğu kanıtlanmış durumda.

    Bu beş hareketi belli bir sürede yaptığımızda daha sağlıklı ve daha genç bir vücuda sahip olabileceğimiz vaadediliyor. Bunu kim istemez ki! Deli saçması olsa bile her sabah kendime ayıracağım maksimum 10 dakika günümü zaten güzelleştirecektir. Hiç olmadı belki de Plasebo Etkisi yaratır ve kendimi daha iyi hissederim.

    Bu Tibet'in Beş Hareketi , günlerimi güzelleştirmek adına atacağım ilk adımlardan biri olacak gibi. Denemeye değer buluyorum. Denedikçe etkilerini de yazabilirim isterseniz ama kendinize bir şans vermekten korkmayın. Hayatımızın geri dönüşü yok. Şu an bu yazıyı okurken, giden saniyelerinizin geri dönüşü yok. (Yazıyı okumayın bırakın demek istemediğimi biliyoruz değil mi? :))
    Kendiniz için sevdiğiniz şeyleri yapacak zamanlar yaratın. Kendinize zaman yaratın.

    Snapchat (ayse.bykl) üzerinden güne nasıl başladığımı ve neler yaptığımı paylaşıyor olacağım. İsterseniz destekçiniz bile olabilirim :)

    Yorumlarınızı bekliyorum..

    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    Kimine göre hayatın en güzel evresi öğrencilik iken kimine göre de anılmaması, konuşulmaması gereken bir evredir. Ben, öğrencilik evresini sevenlerdenim. Hatta o kadar çok seviyorum ki hala bitiremedim ve bitiremeyeceğim. Ders çalışmayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve not almayı seviyorum. Tam bir defter ve kurşun kalem koleksiyoneri olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim. :)


    Öğrenciliği sevdiğim için pek motivasyon sorunu yaşamıyorum ama yaşayan çok fazla insan tanıyorum. Bu yüzden de sevmeyenler için neler yaptığıma, nasıl çalıştığıma dair bir yazı yazmak istedim ki bir nebzede olsa yardımım dokunabilsin. Sevsek de sevmesek de asıl amaç okulu bitirmek :)

    Yanlış hatırlamıyorsam, Yılmaz Erdoğan'ın 'Sevmekle başlıyordu her şey' diye bir şiiri vardı. Durum bundan ibaret olsa da sevemediğimiz bir şeyi yapmamak için türlü bahaneler üretiriz her zaman. Bir düzen oluşturmak istiyorsak öncelikle bahaneleri rafa kaldırıp ne istediğimizi, ne kadar istediğimizi düşünmeliyiz ki bu hayatın her aşaması için öyle.

    Her zaman savunduğum tek gerçek; 'sevdiğimiz şeyleri yapalım!' Ama durup bu yazıda sizlere sevmiyorsanız bırakın demeyeceğim. Başka bir yazıda, evet :)




    Çok plansız hatta tamamen düzensiz bir insanım. Bunu düzeltmek için hem telefonumdaki hatırlatıcıyı, hem de not defterlerimi kullanıyorum. Düzen oluşturabilmek adına kullandığım 3 farklı defter var ne yazık ki! Birine sadece tarihleri ve önemli günleri yazıyorum. Sınav tarihleri, etkinlik günleri gibi. Diğer ikisine ise sadece yapılacaklar listelerimi yazıyorum ve bunu günlük olarak yapıyorum. Bir işe başlamadan önce koyacağımız bitiş tarihi ya da saati o işi yapma motivasyonumuzu arttırır. Yapacaklarımı yazma sebebim ise hem bitirince üzerini çizerek mutlu oluyorum hem de gün içinde neler yapmam gerektiğini biliyorum.

    Eğer benim gibi dikkati çabuk dağılan biriyseniz ve dersleri dinlerken ilginizi kaybediyorsanız vay halimize! Çünkü dersi kaçırdık mı ister istemez bir şeyleri atlıyoruz ki bunun acısı sınav zamanı çıkıyor. Dikkatimi dağıtmamanın yolunu henüz bulamadım ama dersi kaçırmamanın yolunu buldum :) Ses kaydı almak! Sapık gibi girdiğim tüm derslerin ses kayıtlarını alıyorum. Bunun için özel bir ses kayıt cihazına da gerek duymuyorum. Tek yaptığım ön sıraya oturup, telefonumun ses kayıt uygulamasını açmak. Geçen dönem 'Anlamıyorum ben bu hocayı da dersi de!' diye şikayet ederken bu dönem aynı hocanın dersine koştura koştura gidiyorum. İşin ilginç yanı dersi anlamaya başladım çünkü telefonumu elimden bıraktım ve bahaneleri rafa kaldırdım.

    Hocanın anlattıkları kayıt olurken, bir yandan da not alıyorum. Hocanın anlattıklarından, dikkatimi çeken kısımlardan, sunumlardan ya da tahtaya yazılanlardan. Çünkü ses kaydını dinlerken görsel bir materyale ihtiyaç duyabiliyorum. Tabii bir de eve gelip ses kayıtlarını temize çekerken, aldığım notlarla karma yapmam, konuyu pekiştirmem gerekiyor.

    Bu şekilde anlatınca dersten başımı kaldırmıyor deyimi yerindeyse inek gibi ders çalışıyor, görünüyorum. Bence değil. Sadece zamanınızı ona göre ayarladığınızda derse de her türlü sosyal aktiviteye de zamanınız kalıyor. Çünkü bunları yaparken bloga yazı da yazabiliyorum, dizilerimi de izliyorum, okumak istediklerimi de okuyorum. Arkadaşlarıma da vakit ayırabiliyorum.
    Zamanınızı ayarladıktan sonra çok rahat vakit bulabiliyorsunuz her şey. Geçenlerde bir yerde okumuştum. 'Zamanım yok sözünü söylemeyi bıraktıktan sonra ne kadar çok zamanınız olduğunu göreceksiniz.'  Ne düşünürsünüz bilmiyorum ama ben hak verdim :)
    Sanırım önce günü planlamalı, sonra yapılacaklara girişmeliyiz.
    Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyorum.

    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    İlk yazımda sizlere uyanamadığımdan ve uyanabilmek adına yaptığım, yapmaya çalıştığım birkaç ufak şeyden bahsetmiştim. Fakat Şubat ayıyla beraber yoğun bir döneme başladım ve uykusuzluk çok zorlar hale geldi. Tam olarak uykusuzlukta denemez aslında tamamen ayılamama durumu. Sabahları metroda benim gibi ayılamayan insanları da görünce 'bir güce ihtiyacımız var' dedim.
    Zor durumda kalmadıkça hap ve türevlerini almayı reddediyorum vitamin olsa bile. Elimden geldiğince kimyasaldan uzak durmaya çalıştığım için de doğal bir 'güç' aramaya başladım.

    Buldum da :)

    ve denemeden sizinle paylaşmak istemedim. İki üç gündür deniyorum, kendimi gayet dinç ve ayılmış hissediyorum. Sanırım biraz da sağlıklı :)

    Bu yazımda sebze sularından bahsetmiştim. Şimdi vereceğim tarif de tam olarak onlardan biri.



    Malzemelerimiz
    - 2 ya da 3 adet orta boy Havuç (üst kabukları alınmış)
    - 1 Limon (İster kabuğunu soyabiliriz istersek de suyunu sıkabiliriz)
    - 1 adet Salatalık
    - Birkaç dal Maydanoz
    - 2 adet ufak Elma
    - Bir parça ufak Taze Zencefil

    En son maydanozlar olacak şekilde hepsini meyve sıkacağına atarak hazırlıyoruz. Ortalama 205 kalori ve meyve şekeri dahil hemen hemen almamız gereken vitamin ve minarelleri alabiliyoruz. Eğer vakit yoksa kahvaltı öğünü olarak da tüketilebilir bence.
    Metabolizmayı uyandırdığı gibi şu anki hastalık mevsimine karşıda inanılmaz bir koruyucu.

    Siz neler yapıyorsunuz kendinizi güne hazırlayabilmek adına?
    Denerseniz, yorumlarınızı bekliyorum. İsterseniz Snapchat (ayse.bykl) üzerinden resimlerinizi atabilirsiniz :)

    Sevgiyle ve Sağlıkla kalın :)
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,



    'Film izlemeyi sever misiniz?' desem sanırım gereksiz bir soru sormuş olurum. Film izlemeyi sevmeyen kişi yoktur bence varsa da sevdiği tarzı bulamamıştır. Kitap konusunda ayrım yapamadığım gibi film konusunda da ayrım yapamıyorum. Ama kraliyet konulu filmleri pek sevemiyorum.
    İşte benim gibi film izlemeyi sevenler için güzel bir haberim var.
    Akbank Sanat,  Japonya İstanbul Başkonsolosluğu ve Japonya Vakfı işbirliğiyle 12. İstanbul Japon Filmleri Festivali bugün başlıyor.
    Festival, bugün Naomi Kawase'nin An filmiyle başlayıp, 13 Şubat'ta iki farklı film gösterimiyle bitecek. Toplamda 6 film var.

    - An  (04.02.2016 19.00)
    - Çiçeklerin Ardından / Hanano Ato  (05.02.2016 16.00 / 12.02.2016 19.00)
    - Benim Küçük Çiçeğim / Mugiko - Son To  (05.02.2016 19.00 / 13.02.2016 19.00)
    - Rüzgar Yükseliyor / Kazetachinu  (06.02.2016 16.00 / 11.02.2016 19.00)
    - Hayatın Anahtarı / Kagidorobo No Method  (06.02.2016 19.00 / 12.02.2016 16.00)
    - Marnie Oradayken / Omoide No Marnie  (11.02.2016 16.00 / 13.02.2016 16.00)

    Film gösterimleri  Akbank Sanat'ın Beyoğlu'ndaki yerinde olup tamamı ücretsiz. Yoğunluğun yaşanmaması için etkinlik davetiyelerini gösterim saatinden bir saat önce alarak sorun yaşamadan izleyebilirsiniz :)

    Siz neleri takip ediyorsunuz?
    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)

    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    Bu yaşıma kadar yeni keşfedilen, yeni yapılan şeylere karşı hep bir merakım oldu. Bu yüzden blog yazarlarının ve Youtuberların 'Ay Sonu Favorileri' şeklindeki içeriklerini severek takip ettim ve böylece yeni yerler, yeni kitaplar, yeni şarkılar, yeni ürünler, vs. vs. öğrenip, deneyimledim. Madem ben severek takip ediyorum; kendi deneyimlerimi de aylık olarak aktarsam, 'o ay yeni keşfettiğim, severek gittiğim ya da kullandığım, yeni öğrendiğim şeyleri paylaşsam nasıl olur' dedim ve işte bu yazıyla karşınızdayım ve her ayda karşınızda olacağım :)

    Ocak ayı içerisinde severek dinlediğim, hatta uzun zamandır arayıp, beğendiğim bir sanatçıya ait olduğunu sevinerek öğrendiğim bu şarkıyı bolca dinledim.

    Bir arkadaşımın linkini yollamasıyla tanıştığım bu şarkı ise dinlemekten bıkmayacağım şarkılar arasında..

    Ocak ayında kitap konusunda biraz tembeldim. Elimde bitirmem gereken üç kitap varken ben sadece bir tanesini bitirebildim. Her konuda olduğu gibi kitap konusunda da özel bir ayrımım yoktur ama siyasal içerikli kitapların yeri biraz ayrıdır bende. Orhan Miroğlu'nun Kuşatmadan İnfaza Musa Anter Cinayeti kitabı Ocak ayında bitirebildiğim tek kitap oldu. Siyasi gündemimizin karışık olduğu şu günlerde 'Kürt Sorunu'na dair kulaktan dolma değilde, sağlam bilgiler edinebilmek amacıyla tercih ettiğim bir kitaptı. Bir itirafta bulunmam gerekirse kitabı okumadan önce ne Orhan Miroğlu ismini biliyordum ne de Musa Anter ismini. Okudukça sinirden deliye döndüğüm anlarda oldu, uzun uzun düşündüğüm anlarda. Hiç duymadığım birçok olayla ve isimle tanıştım. İnanılmaz bir etki ve kötü bir gerçekle yüzleşmeydi benim için. Ne demek istediğimi anlamanız için ve benim gibi konuya hakim değilseniz kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. 'Konuya tamamen hakim oldum' kesinlikle diyebileceğim bir söz değil ama amacıma giriş kısmında epey faydası oldu.

    Aynı zamanda okuduğum kitapları unutmamak adına mutlaka bildiğiniz Goodreads uygulamasını da severek kullanıyorum. Siz neler okudunuz? Ekleyin, kitaplar üzerine daha çok konuşalım.. :)

    Aralık sonu bir arkadaşımla gidip keşfettiğim ve Ocak ayı içerisinde de severek gittiğim 21 Cihangir  çalışanlarının sempatikliği ve mekanın tasarımıyla favori mekanlarımdan biri oldu. Özellikle akşamları arkadaşlarınızla keyifli bir müzik eşliğinde bir şeyler içmek isterseniz gayet uygun bir yer. Bana göre tek kusuru; daha fazla müşteri için yapıldığını düşündüğüm dip dibe masalar. Kendi sohbetinizden çok yan masadaki sohbete kulak misafiri olabiliyorsunuz. Bir de şirin mi şirin kediler var yemekten hafif tombul olup, hala sizden yemek bekliyorlar :)


    Ocak ayında bolca film izledim ve izlemeye devam ediyorum. Tahmin edebileceğiniz gibi hemen hemen hepsi Oscar 2016 Adayları. Onlarla ilgili ayrıca bir yazı yazacağım için bu yazıda bahsetmeyeceğim. Ancak Ocak ayında izlediğim The Intern (Stajyer) filmi sanırım uzun bir süre en sevdiklerim arasından çıkmayacak. Anne Hathaway sevdiğim, tarzını beğendiğim oyuncular biridir. Acemi Prenses filminden sonra mı yoksa The Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) filminden sonra mı sevmeye başladım emin değilim. Robert De Niro ile olan uyumlarına bayıldım. Filmde Jules Ostin kendi işini kuran ve tam bir işkolik.. Emekli Ben Whittaker eşini kaybetmiş ve oyalanacak bir şeyler aramakta olan yaşlı bir adam. Film, Ben 'in Jules'un şirketinde işe başlamasıyla başlıyor. Dudağınızda tebessümle izleyebileceğiniz bir film.

    Filmlerden bahsetmişken bir süredir izlediğim filmleri ve dizileri işaretleyebileceğim, takip edebileceğim bir uygulama arıyordum ve IMDB'nin uygulaması bana yeterli gelmiyordu. Sevemiyordum da pek. Onu sadece filmleri ve dizilerin yeni bölümlerini kontrol etmek için kullanıyordum ki iki farklı uygulamayla karşılaşana kadar. Filmleri işaretleyebileceğim, aynı zamanda izleme listesi oluşturabileceğim TINQ uygulamasının şu an sadece iOS desteği var. Dizilerden belgesellere kadar birçok yapımı takip edebilme imkanı sunuyor. Arkadaş ekleme seçeneği ile de çevrenizdekilerin sevdiklerini, izlediklerini görebiliyorsunuz.

    Daha 3 - 4 gün önce bir arkadaşımın tavsiyesiyle tanıştığım bir diğer uygulama ise TV Show Time uygulaması. Sadece izlediğiniz dizileri takip edebildiğiniz, aynı zamanda yeni bölüm geldiğinde bildirim gönderen ve kaçıncı bölümü izlediğinizi işaretleyebildiğiniz, bence çok kullanışlı bir uygulama.

    Sanırım biraz uzun bir yazı oldu. Benim bu ay keşfettiklerim içerisinde sevdiklerim bunlardı. Siz neler yaptınız Ocak ayı içerisinde? Neleri severek izlediniz? Nerelere gittiniz?
    Uygulamaları kullanırsanız Ayşe Baykal adıyla beni ekleyebilirsiniz. Gün içinde yaptıklarımı, ilgimi çekenleri Snapchat'te ayse.bykl adıyla paylaşıyorum.

    Yorumlarınızı ve keşfettiklerinizi merakla bekliyorum :)
    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)
    Devamını Oku
    Yenİ
    Yazılar
    Eskİ
    Yazılar

    Hakkımda

    Fotoğrafım
    Ayşe Baykal Girginkoç
    Hayat, ciddiye almak için çok kısa; keyif almak için çok uzun bence..
    Profilimin tamamını görüntüle

    Takİp Edİn

    • facebook
    • twitter
    • instagram

    En Son Yazılanlar

    E-Posta Gönderelim!

    * indicates required

    Arşİv

    • ►  2022 (1)
      • ►  Nisan 2022 (1)
    • ►  2019 (13)
      • ►  Mart 2019 (6)
      • ►  Şubat 2019 (3)
      • ►  Ocak 2019 (4)
    • ►  2018 (12)
      • ►  Aralık 2018 (6)
      • ►  Kasım 2018 (2)
      • ►  Eylül 2018 (1)
      • ►  Temmuz 2018 (1)
      • ►  Nisan 2018 (1)
      • ►  Ocak 2018 (1)
    • ►  2017 (12)
      • ►  Temmuz 2017 (1)
      • ►  Haziran 2017 (2)
      • ►  Mayıs 2017 (1)
      • ►  Mart 2017 (3)
      • ►  Şubat 2017 (4)
      • ►  Ocak 2017 (1)
    • ▼  2016 (34)
      • ►  Aralık 2016 (2)
      • ►  Kasım 2016 (1)
      • ►  Ekim 2016 (4)
      • ►  Temmuz 2016 (4)
      • ►  Haziran 2016 (1)
      • ►  Mayıs 2016 (3)
      • ►  Nisan 2016 (4)
      • ►  Mart 2016 (4)
      • ▼  Şubat 2016 (6)
        • .. And The Oscar Goes To ...
        • Güne Mükemmel Başlayalım Mı?
        • Zamanım Yok!
        • Sabah Bombası
        • 12. İstanbul Japon Filmleri Festivali
        • Ne Buldum? - Ocak
      • ►  Ocak 2016 (5)
    • ►  2015 (4)
      • ►  Kasım 2015 (3)
      • ►  Ekim 2015 (1)

    İletİşİm Formu

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *

    Son Okunanlar

    • Freddie VS Müslüm - Bu Bir His Savaşıdır!
    • Ertelemek Kaçmaktır, Değil Mi?

    En Çok Okunanlar

    • 20li Yaşlarda Okunması Gereken 12 Kitap
    • Kaliteli Zaman ft. İyi İlişkiler!
    facebook Twitter instagram

    Created with by Ayşe Baykal | Distributed By A Piece of Passion in Life

    Back to top