Blogger tarafından desteklenmektedir.

A Piece of Passion In Life

    • Anasayfa
    • Sağlıklı Beslenme
    • 52 Hafta 52 Değİşİm
    • İyİ Yaşam
    • Tavsİyemdİr
    • _Okunma
    • _İzlenme
    Herkese Merhaba,

    Herkesin canını sıkan, ülkemizin acı gerçeğinden bahsederek yaramızı tekrar kanatmayacağım ama tüm vefat eden vatandaşlarımızın sevdiklerine baş sağlığı diler, ülkece artık acılarımızın son bulmasını temenni ederim.



    Yaklaşık üç - dört gündür ailecek bir sorunla uğraşıyoruz. Fare! 

    Evimize fare girdi ve nereden girdiğini, ne zaman girdiğini çözemedik ama önce mutfakta duran eşyalarımızı yerlerden parça parça topladık, sonra tıkırtılara kulak kabartmak zorunda kaldık. Sadece varlığını bildiğimiz bir canlı. Kendisi görebilme şerefine nail olamadık. İlk defa başımıza gelen bir durumdu ve hepimiz tedirgindik. Ne yapacağız derken tüm evi; baştan başa çamaşır suyuyla, sirkeli su ile ve özel bir temizleyici ile üç kez bir uçtan bir uca temizledik. İlaçlattık. Sesler kesildi ama bizim tedirginliğimiz bitmedi.

    Evi temizlerken fareyi insanlara benzettim. Hayatımızda bir yerden varlığını hissettiren, alttan alttan bir şekilde huzurumuzu kaçıran ve sorunu çözmeye çalıştığımızda hiç olmamış gibi yapan insanlara.

    Hayatımda bu tarz insanlarla çok fazla karşılaştım ve karşılaşıyorum. Muhtemelen sizin de hayatınızda bu tip bir insan olmuştur.

    Bana kalırsa, amaçları sadece karşısındakinin huzurunu kaçırmak olan bu insanların; tek istediği herkesin mutsuz olması. Nasıl bir düşünce yapısına sahip olduklarını kestiremiyorum ama psikolojik açıdan bir sorunları olduğu ortada.

    Mutlu olduğunuz hiçbir anınızda yanınızda yok. Ne zaman mutlu olduğunuzu görse laf batırarak durumu bozmaya çalışır ya da mutsuz olduğunuz zamanları hatırlatır. Devamlı kıyaslama yapar. Sanki yeryüzünde hiç iyi bir şey yokmuş gibi hep kötü şeylerden bahseder. 'Neden böyle yapıyorsun?' demeye kalkıştığınızda da inkar etme suretiyle kabullenmez. Bir üst seviyeyle de sizi suçlar; 'Sen ne yapmaya çalışıyorsun?' diye.

    Sanırım yazdıklarımdan bu tür insanlarla ne kadar sık karşılaştığım belli oluyor. O kadar uzmanlaştım ki bu konuda, bu insanlara karşı bir önlem bile geliştirdim.

    Sizin de çevrenizde böyle biri varsa yapacağınız en güzel şey; kaçmak. Arkanıza bakmadan kaçın. Uzaklaşın bu insandan. Çünkü size bir faydası olmadığı gibi mutsuzluğunuza da neden oluyor. Olumsuz düşünmenize sebep oluyor ki olumsuz her bir düşünce vücudumuzda çeşitli hastalıklara davetiye çıkarıyor.

    Amacım bu yazıyla kimseyi küçümsemek ya da insanları yargılamak değil ki böyle bir şeyi yapmak haddime de değil. Kimseyi 'Sen hastasın' diye yaftalamak da tercih ettiğim bir durum değil fakat sadece olumsuzlukları gören bir insanın (pesimistler de dahil bence) psikolojik açıdan bir sorunu vardır. Her şey düzeltilebilir ve değiştirelebilir.

    Kaçmak istemiyorsanız, düzeltmek için uğraşın. Onun dilinden konuşun. Sıraladığı her bir olumsuzluğa, bir olumlu düşünceyle karşı çıkın. Aslında yeryüzünün bu kadar da kötü olmadığını anlatmaya çalışın.

    Ama dikkat edin; sonunda o sizin aklınızı çelmiş olmasın :)

    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın..

    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,

    Yıllardır; 'Fransız Kadınlarının güzellik sırları', 'Fransız Kadınlarının zayıflama sırları' gibi çeşitli makaleler okuduk, durduk. Hatta en sık tercih ettiğimiz manikürümüz bile Fransız Manikürü. Kısacası Fransız Kadınları bu kadar içimize işlemişken onları yakından tanımamak olmazdı.

    Son günlerde 'Parizyen' kelimesini çok sık duyar olduk. Aslında bildiğimiz bir kelime. Parisli.

    Kimdir bu 'Parizyen'?



    Güne kahve ve kruvasanla başlayan 'Parizyen', gün içinde de ufak öğünler yer. Öğünler ufak olduğu gibi, ufak lokmalar halinde yer ki bu da zayıf olmasının sırrıdır aslında. Ayrıca hemen hemen haftanın 6 günü şık restoranlarda şaraba eşlik eder. Evet, şaraba eşlik eder çünkü şarap içmeyi pek sever. Özellikle şarap, peynir ikilisi vazgeçilmez gıdalardandır onun için.

    Her zaman yoğundur Parizyen Kadını. Müze, konser, sergi, arkadaş toplantıları gibi bir çok aktiviteye katılır. Ajandasında boş yer bulabilmek mümkün değildir kısacası. Her türlü konuda bilgi sahibidir. Kitap okumak onun başlıca yaşam biçimidir mesela. Aynı zamanda tüm kadınların ortak 'hobisi' olan alışverişi de hiç atlamaz. Bu yoğunluğunun arasında özellikle güzel havalarda yürümeyi ya da bisiklete binmeyi tercih eder ki yaşadığı şehrin güzelliklerine hakim olabilsin.

    Parizyen Kadını aslında duruşuyla, düşüncesiyle ve en önemlisi tarzıyla varolur. Uçlarda yaşamayı sever. Siyah ya da beyaz tercih konusudur. Gri pek Parizyen'lik değildir yani. Aynı zamanda özgüven sahibi ve özgürdür.

    Modaya yön vermesiyle bilinir. Uluorta bağıracak şekilde hiç bir markayı giymez. Ama mutlaka sevdiği, tercih ettiği markalar vardır. Onun için önemli olan şey giydiği kıyafetin ya da ayakkabının onu rahat hissettirmesi ve kalitesidir. Aynı kıyafeti iki – üç sene rahatlıkla giyebilir ve bu durumdan hiç gocunmaz. Kendisine neyin yakıştığını, vücuduna neyin uyacağını çok iyi bilir. Güzel olmasa bile yanınızdan geçtiğinde dönüp kendine baktırır. Kendine has bir havası vardır.

    Popüler olandan ziyade 'Gerçek'liği tercih eder. Bu yüzden her daim şıktır ve gözümüze farklı görünür.

    Aksesuarlarını yerinde ve tarzına göre kullanır. Fular, şapka ve takılar her daim en iyi anlaştığı kombin yardımcılarıdır. Az kıyafeti olması sorun değildir çünkü yeteneği her şekilde en güzel kombini oluşturabilmektir.

    Hiç bir Parizyen Kadını içinde bulunduğu durumdan şikayet etmez. Giydiği topuklunun ayağını ağrıttığı duyulmamış, sıkıldığını bilen olmamıştır. Yaşamdan zevk almayı çok iyi bilir. Herkese karşı nazik, ama bir o kadar gizemlidir. İçlerinde her zaman, her şeye karşı büyük bir tutku besler.

    90'lı yıllarda Chanel'in marka yüzü Ines de la Frassange yazdığı La Parisienne kitabında en ince detayına kadar 'Parizyen Kadını 'nı anlatmıştır. Kitaba göre bir Parizyen'in sahip olduğu en önemli parça, Chanel'in kırmızı rujudur. Özellikle davetlerde bu ruju kullanır. Buna rağmen günlük hayatta hiç bir şekilde ağır bir makyajla göremezsiniz. Onun için sadelik, en az rahatlık kadar önemlidir.

    Aslında Parizyen Kadını hakkında daha bir çok şey sıralanabilir. Daha detaylı bilgiler için bir kaç ufak kaynak;

    · Parisian Chic – Ines de la Frassange

    · How To Be A Parisian Wherever You Are – Anne Berest

    · Parisian's Paris – Philippe Meyer

    Sevgi ve Sağlıkla Kalın :)

    Not: Bu yazıyı geçen sene Moda Hayat sitesi için yazmıştım.
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba,


    Daha önce hiç yapmadığım bir şey yapıp biraz şikayette bulunacağım sizlere. Fakat faydası olacağına inanmasam yapmazdım.
    Bu yazımda bir sağlık sorunu yaşadığımdan bahsetmiştim. Etkisini ise minik minik sivilcelerle gördüm. Yaklaşık Kasım ayından beri de bu sorunla uğraşıyorum. Sağlık sorunumla ilgili tabi ki bir uzmanla görüşmüştüm ama daha önce bir dermatologla yaşadığım sorundan dolayı dermatologla görüşmekten kaçındım. Bu arada yüzümdeki durum ise çene bölgemden yanak bölgeme doğru minik minik sivilceler ve eski lekelerim vardı. 'Nasıl olsa bunları geçiririm.' düşüncesiyle normal temizleme ve bakım rutinimle devam ederken Snapchat'te bloggerlardan birinin bir ürün hakkında tanıtımını izledim. Benim gibi lekelerinden şikayetçiydi ve ürünün çok iyi geldiğini hatta leke konusunda uzman diye bilinen bu üründen katbekat daha iyi olduğunu anlatınca inanılmaz etkilendim. Yoğun bir şekilde araştırmaya başladım. Tüm forum sitelerine, tüm bloglara hatta tüm videolara baktım konuyla ilgili. Bir tane mi olumsuz yorum olmaz. Herkes ballandıra ballandıra anlatmış. 'Şöyle memnun kaldım, böyle memnun kaldım' diye. Aradan birkaç hafta geçirip düşündükten sonra siparişini verdim. Yılbaşından hemen sonra kargoyu resmen pencere önünde bekledim.
    Ürün geldi. Bir telaş gece yatmadan önce sürdüm. Herkesin yorumunda emildiğinden ve bir gece içerisinde minik sivilcelerin tamamını geçirdiğinden bahsettiği için binbir hayalle uyudum. Sabah uyandığımda hiçbir emilme olmadığı gibi yüzümden inanılmaz zor bir şekilde çıkardım. Tabi ki hiçbir farklılıkta yoktu. 'Ben kullanmayı beceremedim'  diye farklı farklı şekillerde bir aydan uzun süre kullandım. Sonrasında ise minik minik olan o sivilceler cilt altındaki daha büyük sivilcelere dönüştüler. Ellenmese bile koca morluklara sebep oldular ve işin kötü tarafı hiçbir şekilde küçülmediler. Ürünle beynim o kadar yıkanmış ve kendimi o kadar kaptırmışım ki üründen ziyade kendimi ve cildimi suçladım. Bir de bunlar yetmezmiş gibi normalden karmaya dönük cildim inanılmaz kurudu, hassaslaştı. Yatarken, birini öperken ya da elim yüzüme değince inanılmaz canım yanıyordu.
    İşin böyle olmayacağını geç de olsa anlayarak kremi kullanmayı bıraktım. Eski bakım rutinime geri döndüm ve sivilcelerin azaldığını gördüm. Yani en azından eskisi kadar iri değillerdi. Ama yine de geçmiyorlardı ve dermatologtan randevu aldım. Şu an ne kullandığımdan veya dermatologun ne dediğinden bahsetmeyeceğim. Benim düştüğüm hataya düşecek kişiler olabilir.
    Şu an hala sivilceleri geçirebilmek adına büyük bir savaş veriyorum. Belki daha önce bitirebileceğim bir durumun acısını hala çekiyorum. Anlatmaya çalıştığım ise; lütfen kimsenin önerisiyle bir ürün alıp kullanmayın. Şüphelendiğiniz bir durum olduğunda bir uzmanla görüşün. Biliyorum doktordan randevu almak kolay olmuyor, olsa bile güvenilir, işini iyi yapan bir doktor bulmak neredeyse imkansız. Cildinizi tanıyın. Cildinizi gözlemleyin. Neler iyi geliyor ya da nelere reaksiyon gösteriyor? Bunu bulun. Herkesin cilt yapısı yapısı farklı. Bana iyi gelen size iyi gelmeyecektir. Size iyi gelen de anlattığım gibi bana iyi gelmeyecektir.

     Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)
    Devamını Oku
    Herkese Merhaba

    Sanırım her anlamda dolu dolu bir Şubat ayı geçirdim. Ocak ayına oranla bu ay iki kitap bitirdim ve 'Yetmez ama evet' dedim. Uzun zamandır pek yapamadığım bir durumdu.

    Aylar aylar önce bir sitede duyup merak ettiğim bir kitap olan Jane Austen Kitap Kulübü, beklentimi karşılamadı desem yeridir. Çevirisini beğenmediğim gibi, kopukluklarda fazlaydı. Kitap, 6 kişinin bir araya gelerek Jane Austen kitaplarını konuşmalarıyla başlayıp ilişkilerini gözden geçirmeleriyle bitiyor. 'Bu çok saçma' dediğim yerler oldu. Hatta yarıda bırakmayı bile düşündüm. Kısacası beni pek cezbetmedi.

    ,

    Cinayet romanlarını sever misiniz? Ben bayılırım. Benim için cinayet romanı demek Tess Gerritsen demektir. Cinayet romanı okumaya onunla başladığım için mi yoksa yaşattığı gerilimi mi seviyorum bilmiyorum. Ama severek okuyorum ve okumaya da devam edeceğim. Hatta şu an başka bir kitabını okuyorum ama ondan Mart yazısında bahsedeceğim :) Şubat ayı içerisinde okuduğum Proje: Ölümcül Virüs kitabı Tess'in farklı bir yönü bence. Çünkü Tess'in kitapları ikiye ayrılıyor: Rizzoli ve diğerleri.. Rizzoli'ler bolca kanlı ve heyecanlıyken, diğerleri grubundakiler aşkı yoğun olarak hissettiriyor gerilimin dışında. 'Kitap güzel miydi?' Evet derim. Ama aman aman bir gerilim hissetmedim ve iki gün bile sürmeden bitirdim. Kafanızı boşaltmak ya da yolculuk için tercih edilebilecek bir kitap bana kalırsa. Konu olarak ise arkadaşının evine giderken kaza yapan bir kadının çarptığı adamla olan aşkını ve adamın peşindekilerden kaçmalarını anlatıyor.

    Rizzoli demişken bu öneriyi yapmadan geçemem sanırım. Tess'in kitaplarından esinlenerek yapılmış ve şu an 6. sezonda olan Rizzoli & Isles dizisini gerilim, suç gibi konuları seviyorsanız kesinlikle izlemelisiniz. Dizinin varlığını öğrendiğimde üç günde tüm sezonlarını bitirmiştim. Şubat yazımda yer almasının sebebi ise 3 yeni bölümü gelmiş olması. İlk bölümler bir fazla gerilim yüklü olsa da bir şans verin derim.

    Bu ay bildiğiniz üzere Oscar aday filmlerini izledim ama onun dışında sevdiğim ve hayatımda ne zaman eksik noktalar olsa onları tamamlamamı sağlayan Ye, Dua Et, Sev filmini tekrardan izledim. İtalyanca öğrenme isteğimi arttıran ve İtalya'ya İzmir kadar aşık olmama vesile olan tek film. İzleyenleriniz bilir bir sahnesinde 'Kelimesini Arayan Kadın' sözü geçer. Ben de kelimemi arayan kadınlardanım ve sanırım onu bulmak üzereyim :) Biraz uzun bir film ama izleyin derim.

    Bu ay neredeyse metroda oynamama vesile olacak bir şarkıyla tanıştım. Jain - Come Sözleri de bir o eğlenceli. Diğer bir şarkı ise aslında 2012 yılından beri bildiğim ama çok uzun zamandır dinlemediğim Demet Evgar - Farketmeden. Sizce de çok huzurlu değil mi sesi? Elini neye atsa başarıyla sonuçlandırabilen insanlardan bence Demet Evgar.

    Her sabah düzenli olarak farklı kitaplardan bölümler okumak ister miydiniz? Aralık ayında faaliyete geçen ve her sabah düzenli olarak size kitaplardan pasajlar atan bir grup var desem. Muhtemelen kitaplarla arası iyi olan herkes neyden bahsettiğimi anlamıştır şu an. Bir Yudum Kitap Tek yapmanız gereken şey; abone olmak. Her sabah yeni bir kitapla tanışmak beni mutlu ediyor açıkcası.

    Bu ay iki yeni yer keşfettim ve ikisi de çevremdekilere şiddetle önerdiğim yerler oldu. Varuna Gezgin; adında da olduğu gibi tamamen gezmeyi sevenler için. Dünya'nın her yerinden bir parça bulabileceğiniz bir yer ve personelin ilgisi kesinlikle mükemmel. İki katlı olan binanın hemen hemen hiç boş duvarı yok. Kartpostallar, broşürler, çıkartmalar, vs.. Alkol almayı seviyorsanız eğer; çeşitli ülkelerin biraları da var. Kararsız kaldığınızda garsona sorup önerisini alın, pişman olmayacağınız garanti.
    Diğer bir yeri ise bence artık bilmeyen yoktur; Türk Alman Kitabevi Cafe Tamamen huzur dolu bir mekan. Bitki çayını içerken kitabını okuyabileceğin, İstiklal Caddesi'nden geçenleri izleyebileceğin şahane bir yer. Tasarım için seçilen renkler, objeler bile huzur veriyor insana. Gitmediyseniz en yakın zamanda gitmenizi tavsiye ederim.
    İki mekanda Şişhane metrosuna çok yakın olduğu için herhangi bir ulaşım sorunu da yaşamazsınız.

    Siz nerelere gittiniz, neler okudunuz, neler yaptınız?
    Sanırım yine epey uzattım.
    Buraya kadar sıkılmadan okuyanlarınıza teşekkürü bir borç bilirim :)

    Sevgiyle ve Sağlıkla Kalın :)
    Devamını Oku
    Yenİ
    Yazılar
    Eskİ
    Yazılar

    Hakkımda

    Fotoğrafım
    Ayşe Baykal Girginkoç
    Hayat, ciddiye almak için çok kısa; keyif almak için çok uzun bence..
    Profilimin tamamını görüntüle

    Takİp Edİn

    • facebook
    • twitter
    • instagram

    En Son Yazılanlar

    E-Posta Gönderelim!

    * indicates required

    Arşİv

    • ►  2022 (1)
      • ►  Nisan 2022 (1)
    • ►  2019 (13)
      • ►  Mart 2019 (6)
      • ►  Şubat 2019 (3)
      • ►  Ocak 2019 (4)
    • ►  2018 (12)
      • ►  Aralık 2018 (6)
      • ►  Kasım 2018 (2)
      • ►  Eylül 2018 (1)
      • ►  Temmuz 2018 (1)
      • ►  Nisan 2018 (1)
      • ►  Ocak 2018 (1)
    • ►  2017 (12)
      • ►  Temmuz 2017 (1)
      • ►  Haziran 2017 (2)
      • ►  Mayıs 2017 (1)
      • ►  Mart 2017 (3)
      • ►  Şubat 2017 (4)
      • ►  Ocak 2017 (1)
    • ▼  2016 (34)
      • ►  Aralık 2016 (2)
      • ►  Kasım 2016 (1)
      • ►  Ekim 2016 (4)
      • ►  Temmuz 2016 (4)
      • ►  Haziran 2016 (1)
      • ►  Mayıs 2016 (3)
      • ►  Nisan 2016 (4)
      • ▼  Mart 2016 (4)
        • Farelerden Nasıl Kurtuluruz?
        • Parizyen Misin?
        • Farkındalık - 1
        • Ne Buldum? - Şubat
      • ►  Şubat 2016 (6)
      • ►  Ocak 2016 (5)
    • ►  2015 (4)
      • ►  Kasım 2015 (3)
      • ►  Ekim 2015 (1)

    İletİşİm Formu

    Ad

    E-posta *

    Mesaj *

    Son Okunanlar

    • Freddie VS Müslüm - Bu Bir His Savaşıdır!
    • Ertelemek Kaçmaktır, Değil Mi?

    En Çok Okunanlar

    • 20li Yaşlarda Okunması Gereken 12 Kitap
    • Kaliteli Zaman ft. İyi İlişkiler!
    facebook Twitter instagram

    Created with by Ayşe Baykal | Distributed By A Piece of Passion in Life

    Back to top